26 Eylül 2012 Çarşamba

13 Mayıs 1277, Türkçe'mizin resmi dil olarak kabulünün 735. yılı ve Türk Dil Bayramı'mız kutlu olsun...

TÜRKÇE DİL BAYRAMIMIZIN 735 YILI KUTLU OLSUN..




http://www.facebook.com/photo.php?fbid=350217795069791&set=a.335247323233505.76450.100002447203370&type=3&theater



. 13 Mayıs 1277, Türkçe'mizin resmi dil olarak kabulünün 735. yılı ve Türk Dil Bayramı'mız kutlu olsun...

20 Eylül 2012 Perşembe

Valilere Zırhlı Mercedes’ler Yerine Mehmetçiğime Zırhlı Araçlar Alsanız Olmaz Mı?.. - Amerikali Turk

Valilere Zırhlı Mercedes’ler Yerine Mehmetçiğime Zırhlı Araçlar Alsanız Olmaz Mı?..


12345 September 19, 2012 11:45 AM

TÜRK vatandaşı her gün ana haberleri izlerken şu düşünceyle televizyonun karşısına oturuyor: “İnşallah bugün şehit haberleriyle karşılaşmayız. Artık canımıza tak dedi. Bu kadar şehidimiz törenlerle anılırken, ailelerinin acı feryatları bizi de fena halde üzmekte. Bugün ölüm haberleri almazsak kendimizi çok şanslı sayacağız...”



İşte Türkiye’de yaşayan milyonlarca insan bu düşünceyi sürekli beyninde taşıyor. Sürekli kendini dinliyor ve “Acaba bugün şehit var mı?” sorusunu dahi aklına getirmek istemiyor. Ama ne olursa olsun şehit olmayan bir tek gün geçmemeye başladı.



Türkiye’de ve dışında yaşayan, Türk bayrağına olan muazzam sevgi bağlılığıyla kendini Atatürk ve demokrasi kavramlarıyla yoğuran halkımız, bir yerde kara kara düşünmekte. Ve kendi kendine şu soruları sormaktadır:



– “Nereye gidiyoruz?..”



– “PKK terör örgütü nasıl oluyor da bu kadar rahat bir şekilde ana caddelerimize inerek biricik evlatlarımız ve canımız Mehmetçiğimize kurşun sıkabiliyor?..”



– “Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin en kritik yerleri olan yörelerimizde teröristler neden böylesine rahat hareket edebilmekte?..”



Bu sorular bizi düşündürüyor. Çünkü alınan sonuçlar bizi bu soruları sormaya yöneltiyor. Ülkemizde demokratik yapılanmayı bir türlü hazmedemeyenlere karşı gösterilen aşırı demokratik davranış, bize göre yanlış olmaya başladı.



Bu yanlışlığın düzeltilmesi için derhal Meclisimiz toplanmalıdır. Toplanması ne bir terör örgütünün avantajınadır... Ne de terör örgütünün isteğidir... Bilakis Meclisimizin toplanması, terör örgütünü korkutmalıdır. Çünkü bu toplanmadan doğacak sonuç, eli kanı terör örgütü PKK’yı bitirme planı için alınacak adımlar olabilir ve olmalıdır da.



Ama gelin görün ki ne Meclis toplanmaktan bahsediyor ve ne de vekillerimiz bu konu üzerinde çalışmalar yapıyor. Sadece parti liderleri terör konusunda tam yetkili ve etkili bir şekilde konuşuyor ve stratejileri de onlar belirliyor.



HEPAR LİDERİNİN TECRÜBELERİNDEN NEDEN FAYDALANILMAK İSTENMEZ?..



İktidarımız elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunu anlayabiiliyoruz... Ama terör örgütüne yönelik bir kurtuluş planı üretenlere neden önem verilmiyor?..



Anlamak mümkün değil.



Bir defa HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, terör konusunda uzman bir komutanımız. Onun, sadece kağıt üzerinde fikir yürüterek terör örgütüne karşı savaşmadığını... Bilakis, dağlarda, terör örgütüne karşı savaşarak Türkiye’ye tecrübe kazandırdığını söylememiz yalan olmaz.



Ayrıca, Pamukoğlu’nun çıktığı televizyon programlarında siyasi sorunlardan... Ekonomik göstergelerden... Ve dış gelişmelerden çok... Terör örgütüne karşı “Ne yapılabilir?” sorularıyla karşılaşmıştır. Her konuda tecrübesi olan Pamukoğlu’nun haliyle terör konusundaki tecrübesi de Mehmetçik için devreye girmiş ve kurtuluş planını tek tek açıklamıştır.



Ama nedense Pamukoğlu söylediğiyle kalmış... Bir türlü “Ne yapılması gerekir”i tek tek açıkladığı halde harekete geçirtemediği devletin siyasi yapısını bizlere daha iyi yansıtmıştır.



NEDEN KANDİL’İ YOK ETMİYORSUNUZ?.. NEDEN ASKERLERİMİZİ HELİKOPTERLE TAŞIMIYORSUNUZ?..



Bize yansıyan şey, Kandil’in kandilini neden söndürmek için harekete geçemediğimiz olmuştur. Çünkü bu kadar ölüm kalım savaşı verilen bir ülkenin rahatsızlık duyduğu adres belliyken, neden o adresin yok edilmediğidir...



Türk milleti, Ordumuzun bu çapulcu takımına karşı savunmasız gibi gözükmesini kabullenemiyor.



Neden mi savunmasız?..



Anlatalım:



Daha düne kadar bölgede sekiz valimize özel zırhlı jip alınıyor.



Neden?



Can güvenliği için.



Zaten buna bir şey diyen yok. Tabii ki alınmalı. Evet ama valilerimiz o zırhlı jiplerle görevleri gereği seyahatlerini güvenli şekilde yaparlarken... Neden Mehmetçiğimize bu tür zırhlı jipler ve ağır taşıtlar alınmaz?..



O bölgelerde bir yerlere gidecekleri zaman, neden Mehmetçiğimize helikopter(ler) tayin edilmez?..



Düşünebiliyor musunuz?..



Alınan jipler, zırhları gereği başta mayın olmak üzere birçok saldırılara karşı dayanıklı olarak yapılmış...



İnsanın aklına şu soru(lar) da geliyor:



1– Şehit yolunda, asfaltta mayın tarama aletleriyle yaya yürüyen Mehmetçiğimizin, neden bu tür jiplerle daha güvenli bir şekilde ilerlemeleri sağlanmaz?..



2– Neden aynı şeyler tekrarlanıp durulur?..



ORHAN PAMUKOĞLU’NUN FAKTÖRÜ İŞTE BURADA KARŞIMIZA ÇIKIYOR...



Bu soruları düşünürken değerli siyaset adamı Pamukoğlu’nun özetleyebileceğimiz şu konuşmaları gelmişti aklımıza: “...20 bin kişiyi 4 gruba ayıracağım... Genç generaller vereceğim... 20 bin kişiden oluşan muazzam özel ordumu o bölgeye boşalttığımı düşünün...”



Yani “Bundan neyi anlamak lazım?” derseniz, buna verilecek cevabımız şudur: Pamukoğlu, 20 bin kişilik özel ordusuyla Güney ve Güneydoğu bölgemizin şehirlerinden Kandil’e doğru kara harekatıyla sınıra doğru hareket etmeye başladığında... Ne aralarda bir boşluk oluşacak... Ne de bu boşluklardan çıkacak herhangi bir terör örgütünün elemanları yaşayacak...



Çünkü 20 bin kişilik ordunun şehir bölgesinden hareketle sınıra doğru hareket ettiğinde, önüne ne çıkıyorsa hepsini görecek... İmha edecek... Yaşam alanlarını yok edecektir...

Tabii Pamukoğlu’nun anlatımları ve savaş stratejik sanatı askeri açıdan farklı bir şekildedir. Ama nedense Pamukoğlu’nun bu stratejisini... Bölgeyi iyi tanımasını... Dağların seceresini iyi bilmesini... Karakolların stratejik yanlış konumlarını... PKK’nın siyasi yapılanmasını iyi analiz etmesini onaylamayanlar var. Oysa Pamukoğlu’nun televizyon programlarında ve basın kurumlarında çıkan röportajlarındaki ifadelerini okumamız bizlere önemli bilgiler vermiştir. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.



Eğer “Kandil yok edilsin” diye yola çıkanlar olursa... İşte o zaman şu soruyu onlara sormak gerekir:



– “HEPAR Genel Başkanı Pamukoğlu, “20 bin kişilik özel bir orduyla Kandil’i yok etmek gerekir” derken... “Ortadoğu’da oynanan oyunlarına” dikkat çekerken... Amerikan ve İsrail oyunlarının “Türkiye’yi yıkma aşkı bitmeyecek şekilde devam ediyor” derken neredeydiniz?.. Mehmetçik için “Hayati planlar yaparken” neredeydiniz?..



Görünen odur ki, Türkiye’de siyaset manevraları partilerin ve genel başkanların politik malzemesi olmuş durumda. Bundan kurtulmak için ya “Acilen Anayasa’ya terör maddesine idam cezasını getirerek” asayişin sağlanması için bir adım atacaksınız... Ya da cumhurbaşkanının parti liderlerini derhal toplayarak acil önlemler için strart vereceksiniz... Çünkü bunlar, olması gereken acil ve önemli kararlardır.



Eğer Anayasaya ağırlaştırılmış terör yasası getirilirse, işte o zaman Mehmetçiğimizin hayati konumu daha bir korunmuş olacaktır.



Peki “Nedir o yasa?” denilirse...



Hemen açıklayalım: Örneğin Anayasa’daki terör yasası şöyle olsa fena mı olur: “Türkiye Anayasası gereği olarak herhangi bir terör örgütüne destek çıkanlar ister “milletvekili” olsun... İster “Kamuda çalışanlar” olsun... İster “sivil toplum örgütlerinde” olsun... İster “esnaf ve sanatkarlar” olsun... Kim olursa olsun dokunulmazlıkları (eğer varsa) derhal kaldırılarak gereken cezaya çarptırılacaktır...”



İşte o zaman konuşanlar konuşmalarına... Yürüyenler yürüyüşlerine... Mitinglerde halkın mallarına zarar verenler hareketlerine dikkat edeceklerdir... Yeter ki bu kararlı adım atılsın. Yok eğer atılmazsa esnafın mallarına zarar vermeleri insafsızca devam eder. Artık bunların önü alınmalıdır. Caydırıcı politikalar yasalarla derhal hayata geçirilmelidir.



ŞEHİRLERDEKİ KÜRT SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ NEDEN TERÖRE KARŞI YÜRÜYÜŞ YAPMAZLAR?..



Türkiye, Türk’üyle - Kürt’üyle barış içinde yaşamaktadır. Büyük kentlerde ve Anadolumuzun güzel şehirlerinde ticari ve esnaf olarak yaşayan ve çalışan Kürt vatandaşlarımız teröre karşı neden birlikte hareket etmezler?..



Neden, “PKK kahrol... Defol git hayatımızdan... Ben Türkiye topraklarında barış içinde hayatımı yaşıyorum. Sen her zaman olduğu gibi, bugün ve yarın da beni asla temsil etmiyorsun... Seni tanımıyoruz” demezler?..



Neden, “Mehmetçiğimiz bizim canımızdır. Onlar olmadan bizler bu topraklarda bir hiçisiz. Asla Türkiye’yi bölemeyeceksiniz... Asla kürdistan hayaliniz bu topraklarda gerçekleşmeyecek... Asla BOP planını bu topraklarda gerçekleştirmek isteyenlerin oyunlarına gelmeyeceğiz...” demezler?..



Bunu kendi kendilerine sormalılar... Eli kanlı terör örgütünün tuzağına asla düşmemeliler... Bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımızın PKK tehditlerine boyun eğmemeleri için... Onlara cesaret ve yapılması gerekeni hatırlatmak için... Terör örgütüne karşı tek ses olup yürüyüş yapmalılar...



Bu, o kadar zor olmamalı...



Ne dersiniz?..




Valilere Zırhlı Mercedes’ler Yerine Mehmetçiğime Zırhlı Araçlar Alsanız Olmaz Mı?.. - Amerikali Turk

15 Eylül 2012 Cumartesi

Her Biri Birer Tayyip Erdoğan Olma Çabasında

Her Biri Birer Tayyip Erdoğan Olma Çabasında

Levent Gültekin Tarih:13/09/2012


AK Parti’ye politik destek veren gazetecilerin tutumları gazeteciliğe pek yakışmıyor.
Bazen AK Parti’yi ve Başbakan Erdoğan’ı ‘koruma’, ‘kollama’ işini o kadar abartıyorlar ki işi eleştiri yapanı linçe kadar vardırıyorlar


**************

AK Parti’ye politik destek veren gazetecilerin tutumları gazeteciliğe pek yakışmıyor.
Memleketin sorunlarını yazıp hükümete yol gösterici, istikamet verici bir tutum takınacaklarına AK Parti’yi eleştiren gazetecilerle kavga etmeyi tercih ediyorlar.
Kendi gazetelerinin tirajları, TV’lerinin izlenme oranları yerlerde sürünüyorken, rakip gazetelere gazetecilik dersi veriyorlar.
Çok gerginler, çok kibirliler, çok tahammülsüzler. Kof kabadayılığı bir tarz haline getirdiler.
Nezaketlerini de, efendiliklerini de tamamen bir tarafa bırakmışlar.
Başbakan Erdoğan’a veyahut AK Parti’nin politikalarına yapılan her eleştiride eleştiri yapan karşısında bu arkadaşları buluyor.
Bazen AK Parti’yi ve Başbakan Erdoğan’ı ‘koruma’, ‘kollama’ işini o kadar abartıyorlar ki işi eleştiri yapanı linçe kadar vardırıyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın kendisinin neredeyse her Allah’ın günü medyayı dövmesi yetmiyormuş gibi kalan zamanlarda da AK Parti’yi eleştirenleri sigaya çekmeyi bu arkadaşlar üstleniyor.
Ülkede onlarca sorun var. İşler can sıkıcı boyuttu. Terör her gün onlarca gencin canını alıyor. Eğitim sistemi tam bir felaket. İstanbul’un göbeğinde 80 kişilik sınıflarla okullar yeni döneme başlıyor.
Dış politika büyük bir hayal kırıklığı. Öyle ki Türkiye’nin iç politikasını da mahvetti.
PKK sorunu almış başını gidiyor.
Yargıda haksızlık, adaletsizlik temel felsefe haline gelmiş.
Şehirlerimiz de insanlarımız da dökülüyor.
Bu ülke ÖSYM ve onun beceriksiz başkanı gibi bir felaketle yaşamaya bile alışmak zorunda kaldı.

Yani diyeceğim o ki iktidarın yaptığı iyi işlerin yanında, iyi gitmeyen, toplumun huzurunu bozan, Türkiye’nin geleceğini heba eden onlarca da sorun var.
Bu sorunları yazmak, sorumluları uyarmak, iktidara istikamet vermek, çözüme dönük teşvik edici fikirler önermek varken onlar Başbakan Erdoğan’ı eleştiren gazetecilerle kavgayı tercih ediyorlar.
Destek verdikleri AK Parti iktidarının ‘yeni bir Türkiye’ hedefine dönük entelektüel bir çaba içerisine girmeleri gerekiyor. Onlarsa entelektüel bir sefalet içeren ağız dalaşını tercih ediyorlar.
Hadi diyelim iktidara eleştiri getirecek cesareti bulamıyorlar.
‘Eski medya’ya laf yetiştirip, onların defoları ile uğraşacaklarına, bari kendi gazete ve TV’lerine itibar katacak, etkisini, değerini, okunurluğunu artıracak işlere ağırlık versinler. Öyle olması gerekmez mi?
Vermeliler ki Milli Eğitim bakanı eğitimdeki sorunları konuşmak üzere yalnızca ‘eski medya’nın yayın yönetmenlerini değil, AK Parti’ye destek veren medyayı da davet edebilsin.
İşte bu arkadaşların bu fotoğraflarına bakınca bir öğüdü hatırlatma ihtiyacı duydum.
Normalde birazdan aşağıya alacağım bu öğüdü bir yazı ile Başbakan Erdoğan’a hatırlatma niyetindeydim.
Fakat gördüm ki bu arkadaşlar iktidar hevesine kendilerini o kadar kaptırmışlar ki sanki ülkeyi onlar yönetiyor. Her biri birer Tayyip Erdoğan olma çabasında.
Mademki bu arkadaşlar gazetecilik yapmak yerine ülkeyi yönetmeyi tercih ediyorlar ben de bu öğüdü Başbakan yerine bu arkadaşlara hatırlatmayı uygun görüyorum.

Umarım yürüdükleri bu meşakkatli iktidar yolculuğunda bu öğüdü bir azık olarak kabul ederler.

İşte Şeyh Edebali’nin yetkiyi alıp yola koyulanlara verdiği öğüt:


"Ey Oğul! Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül alma sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…"


"Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…"


"Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.. Allah (c.c.) yardımcın olsun…"


twitter.com/acikcenk

OSMAN PAMUKOĞLU Antalya AKDENİZ TV - YouTube


OSMAN PAMUKOĞLU Antalya AKDENİZ TV - YouTube

Film Artistini Görünce Kendinden Geçen 'Devlet' - Açık İstihbarat

Film Artistini Görünce Kendinden Geçen 'Devlet' - Açık İstihbarat -
Tarih:14/09/2012
Basın mensuplarından daha heyecanlı olan Bakan Şahin, Angelina Jolly'yi görünce adeta kendinden geçti. Aktriste karşı büyük bir hayranlık sergileyen Şahin, aşırı neşesi ve abartılı gülüşleri ile Hint filmlerinde sıkça görülen,"İngiliz kadını görmüş Hintli polis yetkilisi" tiplemelerini hatırlattı.
Artist Jolly, öğleden sonra daha üst düzey bir kabule icabet etti ve Çankaya Köşkü'ne çıkarak Abdullah Gül'ü ziyaret etti...


************

Türkiye'ye çağ atlatan ve ülkemizi "ileri demokrasiye" kavuşturan AKP'li hükümet ve devlet yetkillileri, geri kalmış ülke yönetimlerine mahsus bir icraata imza atarak Hollywood yıldızına kırmızı halı serip üst düzey kabullerde basına kapalı görüşmeler yaptılar.

"Suriyeden kaçan muhalifler kampı" adı altında Hatay'da üslendirilen uluslararası terör şaibeli guruplara CİA'den psikolojik harp desteği geldi. Bu gibi durumlarda sinema oyuncularından yararlanan CİA, daha önce de benzer misyonlarda bulunan aktrist Angelina Jolly'yi Hatay'a gönderdi. "Özel temsilci" sıfatıyla kamplarda 'incelemelerde bulunan' ve kamplardan dolayı Türkiye'ye 'geçer' not veren Jolly, daha sonra AKP hükümeti ve devletin en üst düzey makamlarını ziyaret etti.

İlk ziyaretini İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e yapan Jolly, Bakanlık binasında yoğun bir basın ilgisiyle karşılandı. Basın mensuplarından daha heyecanlı olan Bakan Şahin, Angelina Jolly'yi görünce adeta kendinden geçti. Aktriste karşı büyük bir hayranlık sergileyen Şahin, aşırı neşesi ve abartılı gülüşleri ile Hint filmlerinde sıkça görülen," İngiliz kadını görmüş Hintli polis yetkilisi" tiplemelerini hatırlattı.

Artist Jolly, öğleden sonra daha üst düzey bir kabule icabet etti ve Çankaya Köşkü'ne çıkarak Abdullah Gül'ü ziyaret etti. Zaten fıtrattan tebessüm dolu bir yüze sahip olan Cumhurbaşkanı Gül'ün Hollywood oyuncusunu görünce tebessümünün heyecanlı bir gülüşe dönüşmesi ve yanaklarındaki pembeliğin artması gözlerden kaçmadı. Her iki ziyaret de basına kapalı gerçekleşti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temsilcisi Cumhurbaşkanı, sinema oyuncusu ile kapalı kapılar arkasında başbaşa görüştüler!

AKP hükümeti ve devlet yetkililerinin ağızlarını kulaklarına vardıran ziyaret bir de soru önergesine konu oldu.

CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Angelina Jolie ile basına kapalı görüşmesini birkaç saat sonra soru önergesine konu oldu ve Meclis gündemine taşıdı.

Kesimoğlu şu sorulara yanıt istedi:

“Angelina Jolie’yle görüşmenizi neden basına kapalı gerçekleştirdiniz? Görüşmede neler konuşulduğunu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

Resmi bir görevi bulunmayan özel temsilcilerin kırmızı halıyla karşılanması, üst düzey yetkililerle ve bakanlarla görüşmeler yapması olağan bir uygulama mıdır?

2002’den bugüne kadar kaç BM özel temsilcisi Angelina Jolie gibi karşılanmıştır? Jolie’nin ziyareti, son dönemde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve CIA Başkanı David Petrus’un Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerin devamı mıdır?

Angelina Jolie’nin CIA ajanı ve CIA’in savaş politikaları doğrultusunda kamuoyu yaratmak için kullanılan yüzü olduğu, nereye giderse oraya bomba yağdığı şeklindeki görüşlere ilişkin istihbarat raporları var mıdır?

Bir çatışma durumunun söz konunu olduğu ve mağdur insanların kamplarının görüşüldüğü göz önünde bulundurulduğunda, vermiş olduğunuz ve kamuoyu tarafından anlaşılamayan görüntülerdeki neşeli tavırlarınız için özür dilemeyi düşünüyor musunuz?”

Açık İstihbarat


http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10167


Film Artistini Görünce Kendinden Geçen 'Devlet' - Açık İstihbarat - İdalimForum.Com

Serbest Bırakılan Hizbullahçılar Nerede? - İdalimForum.Com


Serbest Bırakılan Hizbullahçılar Nerede?



Beşar Esad gibi bir diktatöre zamanında "kardeşim" demekten hicap duymayan, ailecek ağırlayan Tayyip Erdoğan , yeni küresel sufle ile birlikte Beşar Esad'ı düşman ilan etti. AKP'nin küresel güçlerin suflesi eşliğinde, Türkiye sınırını CIA ve MOSSAD'ın yolgeçen hanına çevirdiği, Suriye'yi istikrarsızlaştırma operasyonunda küresel "Gladio" ile birlikte kolkola çalıştığı ayyuka çıktı.


En son NATO adına Suriye'nin hava savunma sistemini test etmek için yollanan iki uçaktan biri düşürüldü. 1950'lerden bu yana sürdürülen ; NATO yolunda, Türk genci feda etme geleneği devam ettirilmiş oldu.

Serbest Bırakılan Hizbullahçılar Nerede?

www.acikistihbarat.com

20.07.2012


Zihni dumur edilmiş ülkede, aylar öncesinin yıllar önce hissi verdiği bu kakafoniden bir haber çekip hatırlatalım.


Tarih 2011 , 4 Ocak.


Devlet için silah tutanların cezaevinde, devlete silah tutanların yatlarda ağırlandığı ülkede bu sıradan günün en önemli haberi, çeşitli cinayetlerden hüküm giymiş Hizbullah üyelerinin serbest bırakıldığı haberi yeraldı.
CMK'nın 102. maddesindeki maksimum tutukluluk süresinin devreye girmesi ile hüküm giydikleri halde kararları henüz Yargıtay'da onanmamış olan Hizbullahcılar serbest bırakıldı.
Tabiki yurtdışı yasağı ve düzenli olarak karakola gidip imza vermeleri şartı konuldu. Fakat arasınız ki bulasınız. Hizbullahçılar serbest bırakılmalarından sonra sırra kadem bastı.
Bugünküne benzer bir şekilde, katiller serbest bırakılırken, henüz hüküm bile giymemiş aydınların ve gazetecilerin içeride tutulması eleştirildi.
Zihni dumur edilmiş ülkede, bütün bunların yaygarası 1-2 gün geçmeden unutuldu. Büyük ihtimalle gündem ustası Tayyip Erdoğan bir laf etti, herkes o yöne seyirdi.
Bu olay üzerinden aylar ve hatta bir yıl geçti.
Beşar Esad gibi bir diktatöre zamanında "kardeşim" demekten hicap duymayan, ailecek ağırlayan Tayyip Erdoğan , yeni küresel sufle ile birlikte Beşar Esad'ı düşman ilan etti. AKP'nin küresel güçlerin suflesi eşliğinde, Türkiye sınırını CIA ve MOSSAD'ın yolgeçen hanına çevirdiği, Suriye'yi istikrarsızlaştırma operasyonunda küresel "Gladio" ile birlikte kolkola çalıştığı ayyuka çıktı.
En son NATO adına Suriye'nin hava savunma sistemini test etmek için yollanan iki uçaktan biri düşürüldü. 1950'lerden bu yana sürdürülen ; NATO yolunda, Türk genci feda etme geleneği devam ettirilmiş oldu.

Ve Suriye'ye yönelik gerçekleştirilen son terör saldırısı ile birlikte Suriye , olayda Türkiye dahil bir çok ülkenin parmağı olduğunu açıkladı.
"Sünnileri katleden katil Esad" imgesi üzerinden yürütülen bu kirli savaşta Türkiye'nin oynadığı rolün çok boyutlu olduğu ortada.


Davudunoğlu ile Davud'un oğullarının işbirliği yaptığı bu süreçte, Suriye'ye sınırdan sızarak din unsuru üzerinden içeride propaganda yürütecek ve hatta intihar bombacısı devşirecek elemanlara ihtiyaç olduğunu söylemeye gerek yok.


Siz bu iş için, zamanında PKK'ya karşı sahaya sürülen Hizbullahçılardan daha iyi bir aday görebiliyor musunuz?


Bu açıdan 1 sene öncesine baktığınızda, Hizbullahçıların durup duruken serbest bırakılmalarına tesadüf diyebiliyor musunuz?
Ne de olsa; Tesadüf de bir sanattır.
Açık İstihbarat


..
Serbest Bırakılan Hizbullahçılar Nerede? - İdalimForum.Com

Alex hüngür hüngür ağladı

Fenerbahçe taraftarları, futbol takımı kaptanı Brezilyalı oyuncu Alex de Souza'nın heykelini Kadıköy'deki Yoğurtçu Parkı'nda açtı. Törene Fenerbahçe Futbol Takımı Teknik Direktörü Aykut Kocaman, bazı yöneticiler ve Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay da katıldı. Brezilyalı oyuncu, açılış öncesi konuşma yaparken gözyaşlarına hakim olamadı.
14 Eylül 1977'de Curitiba'da dünyaya gelen kaptan Alex dün 35. yaş gününü kutladı. F.Bahçeli taraftarlar Alex'e doğum günü hediyesini Kadıköy'de bulunan Yoğurtçu Parkı'nda verdi. Taraftar gruplarının yaptırdığı Alex'in heykeli açıldı. Heykel, efsane Lefter Küçükandonyadis'in 2009'da dikilen heykelinin 50 metre yakınında yer alıyor.
Fenerbahçe Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay, yapılan bu organizasyon hakkında hurriyet.com.tr’ye şu açıklamaları yaptı: "Fevkalade bir gün, Fenerbahçe Kulübü burada, taraftarlar burada. Çok güzel oluyor. Fenerbahçemize hizmet eden bir sporcumuzu burada değerlendiriyoruz. Mükemmel bir kalabalık var. Bu Alex’in Fenerbahçe'ye verdiklerinin karşılığıdır, asla ve asla bir veda değildir."
ALEX'İN AÇIKLAMALARI
"Her şeyden önce burada benim bu ülkeye gelmemde, burada olmamda pay sahibi olanlara teşekkür ediyorum. Hayat arkadaşım, eşime teşekkür ediyorum. O olmasaydı kendi ülkemizin dışında bu kadar baskı altındayken dayanamazdım. Şuanda Yönetim Kurulu'nda olmayan ama benim buraya gelmemde büyük pay sahibi olan, beni buraya gelmemde yardımcı olan Hakan Bilal Kutlualp'e de teşekkür ediyorum. Ayrı bir şekilde de Başkanımız Aziz Yıldırım’a çok teşekkür ediyorum. İnsanlığıyla, kişiliğiyle bana göre çok doğru bir kişidir. Sıkıntımız olduğunda odasına çağırıp her zaman yardımcı olmuştur. Tüm takım arkadaşlarıma teşekkürler. Aynı zamanda beraber çalıştığımız hocalarımıza da teşekkürler. Daum’a ayrı bir parantez açıyorum. Bana yol gösteren bir kişi oldu. Her zaman Zico gibi olmak istedim Aragones de saygı duyduğum kişilerden biri. Aykut Kocaman’a da ayrıca teşekkürler. Bu zor dönemde Aykut hoca olmasaydı olmazdı. Buraya gelmem için benimle konuşanlar bana hep yardımcı oldular. Taffarel ve Luciano bana hep Fenerbahçe’yi güzel anlattılar. İlk anlattıklarında inanmadım ama gelince gördüm. Bu taraftarların takımlarına böyle ölürcesine nasıl aşık olduklarını gördüm. Oynadığım sürece bu forma için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. Burada aynı yine aynı yerde Lefter’in de heykeli var. Onunla tanıştığım gün hayatımın en önemli ve en güzel günlerinden biriydi. En büyük minneti de siz taraftarlara borçluyum. Fenerbahçe’ye bana sizlerinden önünde oynama fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Hala ‘bu heykel için ne yaptım’ diye soruyorum kendime. Ben bu büyük kulübün küçük bir parçasıyım. Kendimi kimseden büyük görmüyorum. Bütün emeği geçen herkese, sevgiden saygıdan dolayı kalbimin en uç köşesinden teşekkür ediyorum."
TÖRENDEN NOTLAR
- Alex, heykelin açılışından sonra eşi ve çocukları ile birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi ve Yoğurtçu Parkı'ndan ayrıldı.

- Sarı-lacivertli örtünün kaldırılmasından sonra alanda büyük bir coşku yaşandı. Taraftarlar, meşale yakarak "I Love You Alex" (Seni seviyorum Alex) tezahüratı yaptı.

- Heykelin açılışını Alex ile birlikte Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay yaptı.

- Alex konuşma yaparken gözyaşlarını tutamadı...

- Törenin açılış konuşmasını Fenerbahçe taraftar dernekleri başkanı yapıyor.

- Brezilyalı futbolcu Alex de Souza, çocukları ve eşi ile birlikte Yoğurtçu Parkı'na geldi. Yıldız oyuncuya büyük bir ilgi var.

- Sarı-lacivertli kulübün eski idari menajeri Volkan Ballı da törene katıldı.

- Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, törene katılmadı.

- Törene Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay ve yönetici Ömer Temelli de katıldı.

- Yoğurtçu Parkı'nın çevresinde çok büyük bir kalabalık var. Yaklaşık 1000 Fenerbahçe taraftarı açılış için Kadıköy'de...

MALİYETİ 32 BİN TL

Alex'in heykeli, yaklaşık 32 bin liraya maloldu. Bu parayı Fenerli taraftarlar kendi aralarında topladı. İş adamlarının katkı yapma isteği kabul edilmedi. Heykelin kaidesinin arkasına hesaba para yatıran taraftarların isimleri yazılacak. Lefter'in heykeli ile aynı malzeme kullanıldı. (Hürriyet.comtr)

Alex hüngür hüngür ağladı

13 Eylül 2012 Perşembe

BİZİM İÇİN GÜN NEDEN 11 KASIM 1938

BİZİM İÇİN GÜN NEDEN 11 KASIM 1938
http://www.youtube.com/watch?v=QWbrqT15FGc&feature=player_embedded

Partimize Vatanseverleri   Bekleriz..

..