3 Mart 2017 Cuma

ENERJİ İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE VE ORTA ASYA ÜLKELERİ BÖLÜM 3


ENERJİ İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE VE ORTA ASYA ÜLKELERİ BÖLÜM 3




DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI




TABLO 7: Doğal Gaz Rezervleri Açısından Orta Asya Ülkeleri ve Azerbaycan:
(Veriler BP Statistical Review of World Energy June 2010’dan alınmıştır.)
**2010 Survey of Energy Resources (World Energy Council) 2008 yılı verileri



TABLO 8: Kömür Rezervleri Açısından Orta Asya Ülkeleri ve Azerbaycan:

(Veriler BP Statistical Review of World Energy June 2010’dan alınmıştır.)
**2010 Survey of Energy Resources (World Energy Council) 2008 yılı verileri

Görüldüğü gibi Kazakistan önemli miktarda kömür rezervine sahiptir. Kazakistan enerji profilini diğer Orta Asya ülkelerinden çok farklı kılan şey bu profil içinde kömürün oynadığı egemen roldür (World Energy Outlook 2010, Chapter 16, IEA): Kömür Kazakistan’ın toplam birincil enerji tüketiminde %44 gibi bir orana sahiptir. Kazakistan’ın 2008 yılı elektrik üretiminde kömürün payıysa %79’dir. 




TABLO 9 Hidro-elektrik potansiyeli Orta Asya Ülkeleri ve Azerbaycan :

(Veriler BP Statistical Review of World Energy June 2010’dan alınmıştır.)
**2010 Survey of Energy Resources (World Energy Council)

Bu çalışmada özellikle söz konusu edilen, toplam yaklaşık 71 milyonluk nüfusa sahip bu altı ülkenin (dünya toplam nüfusunun %1’i) sahip olduğu hidrokarbon rezervlerinin dünya rezerv toplamı içindeki oranına bakıldığında ispatlanmış petrol rezervlerinin %3,6’sının, ispatlanmış doğal gaz rezervlerinin %6,9’unun ve ispatlanmış kömür rezervlerinin de %3,8’inin bu ülkeler grubunun toprakları içerisinde olduğu görülür. Bu altı ülkenin toplam birincil enerji tüketiminin dünya toplam birincil enerji tüketimi içindeki oranı da %1,4 dolayındadır. Yalnızca bu rakamlar bile bu ülkelerin özellikle enerji kaynağı açısından yoksul ve dışa bağımlı ülkeler açısından önemini ortaya koymaktadır. 

Çünkü bu rakamlar bu ülkeler grubunun (tek tek değerlendirilirse Kazakistan, 
Türkmenistan, Azerbeycan ve Özbekistan’ın) enerji kaynağı ihraç potansiyelini 
de ortaya koymaktadır. Bu ülkeler grubunun toplam birincil enerji tüketimi, toplam gayrisafi milli hasılası ve sebep oldukları toplam karbondioksit salınımı değerleri hemen hemen aynı nüfus büyüklüğüne sahip Türkiye’nin değerleriyle karşılaştırıldığında bu ülkelerin enerji verimliliği uygulamaları açısından büyük bir potansiyele sahip oldukları ve iklim değişikliği konusundaki tedbirler çerçevesin de atmaları gereken adımlar olduğu görülür (World Energy Outlook 2010). 

Karbondioksit salınımı açısından bakıldığında Orta Asya ülkelerinin ve Azerbaycan’ın (nüfüsları ve gayrisafi milli hasılaları da dikkate alındığında) durumlarının çok iyi olmadığı açıktır. Yıllık toplam karbondioksit ve kişi başına düşen karbondioksit salınımı değerlendirmesinde bu değerlerin yüksekliğiyle Kazakistan dikkat çeker.



TABLO 10 : Yıllık Karbondioksit Salınım Miktarları (Nüfus ve GSMH’larıyla birlikte):

(Karbondioksit Salınım Miktar bilgileri 2007 yılına aittir. Nüfus bilgileri Wikipedia’dan alınmış olup, 2010 yılı içinde yapılmış tahminlere dayalıdır. Gayrisafi Milli Hasıla bilgileri CIA World Factbook’dan -2010- alınmıştır.)

Dünya sıralamasında 62 nci sırada yer alan küçük nüfusuna rağmen toplam karbondioksit salınımı miktarıyla Kazakistan yılda 228 milyon ton emisyonla (2007 yılı verisi) dünya sıralamasında 25 inci sırada; Türkiye ise 288 milyon tonla 22 nci sırada yer almaktadır (bu veri 2008 yılında CDIAC tarafından Birleşmiş Milletler için derlenmiştir). Kişi başına düşen karbondioksit sıralamasındaysa Kazakistan dünya ülkeleri sıralamasında 12 nci sırada yer almaktadır (2007 yılı değeriyle 13,9 ton). Kazakistan gayrisafi milli hasıla sıralamasında dünya ülkeleri arasında yaklaşık 130 milyon dolarla 54 üncü sırada yer almaktadır. Bütün bu veriler dikkate alındığında Kazakistan’ın 
enerji verimliliği ve karbondioksit salınımını düşürme bağlamında atması gereken radikal adımlar olduğu rahatlıkla söylenebilir. Aynı şeyler diğer Orta Asya ülkeleri, Azerbeycan ve Türkiye için de söylenebilir. Vurgunun Kazakistan için yapılmış oluşu kömürün enerji tüketimi toplamı içinde oynamakta olduğu egemen rol dolayısıyladır.

Önümüzdeki yirmi-yirmibeş yıl için yapılan projeksiyonlarda bugün petrol ve/ya da doğal gaz ihracatçı staatüsünde olan bazı kaynak sahibi ülkelerin ilerleyen yıllar içerisinde artması beklenen iç tüketimleri (ve sahip oldukları rezervlerin yavaş yavaş tükenmesi) nedeniyle ithalatçı durumuna düşmesi beklenmektedir (Sohbet Karbuz, Importance of Turkey in Europe’s Energy Future and Security -Energy Policies Towards 2030- isimli sunumdan alınmıştır (25-26 November 2010; Ankara, Turkey)).

İşte tam da bu perspektiften Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan önem kazanmaktadır. 
Çünkü bu ülkeler artırılabileceği görülen üretimleriyle uzun bir dönem boyunca ihracat potansiyeline sahip görünmektedirler. 


Ayrıca, rezervleri ifade için 1, 2 ve 3 nolu tablolarda verilen rakamların çok ihtiyatlı rakamlar olduğunu da belirtmek gerekiyor. Örneğin Türkmenistan’ın doğal gaz rezervi dendiğinde kullanılan rakamlar büyük bir değişkenlik göstermektedir. Bizim BP (2010) istatistik verilerinden alarak tablo 2’de 8,1 trilyon metreküp olarak verdiğimiz Türkmenistan’ın doğal gaz rezervi bazı kaynaklarda daha büyük olarak gösterilmektedir. Ortak olan kanaatse Türkmenistan’ın keşfedilecek yeni büyük doğal gaz yataklarına sahip olduğu ve üretiminin önemli miktarda artırılabileceği yönündedir (Jones, 2010).
Tacikistan ve Kırgızistan’ın su potansiyeli bölgede şimdiye kadar oluşmuş denklem ve ilişkilerde zaten bir şekilde yer almıştır. (World Energy Outlook 2010) Ancak, bu iki ülkenin sahip olduğu hidroelektrik potansiyel bu denklemlerde daha ağırlıklı olarak yer almayı ve dolayıyla daha fazla ilgiyi hak etmektedir. Tacikistan ve Kırgızistan’ın sahip olduğu hidroelektrik potansiyelin bölgesel bir planlama ve işbirliği içerisinde üretime dönüştürülebilmesi halinde gelecekte bu iki ülkede üretilebilecek hidroelektriğin Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan gibi ülkelerde kullanılabileceği ve böylece bu ülkelerin ithal edebilecekleri miktar kadar elektriği üretmek için kullandıkları doğal gaz ve petrolü ihraç edebilecekleri, bunun da hem iklim değişikliği politikaları 
açısından ve hem de enerji güvenliği politikaları açısından dikkate değer bir husus olduğunun altı çizilmelidir. Bu bağlamda bu ülkelerin gelecek yıllarda, elektrik üretiminde kullandıkları doğalgazı daha ekonomik şartlarda bir ihracat ürünü olarak değerlendirebilmek amacıyla elektrik üretiminde nükleer enerjiye yer verme eğilimi içine girebilecekleri not edilebilir. 



TABLO 11: Birincil Enerji Tüketimleri Açısından Durum:


(Veriler BP Statistical Review of World Energy June 2010’dan alınmıştır. Kırgızistan ve Tacikistan değerleri IEA istatistik tablolarından -2010- alınmıştır.)

Varlığı İspatlanmış Rezerv Miktarlarındaki Yükselmeler

Neredeyse bir otuz yıldır petrol rezervlerinin azalmakta olduğu, kalmış olan petrolün mevcut tüketim eğilimlerine göre ancak bir 40-50 yıllık dönem için yeterli olacağı söylenegelir. Ancak, kayıtlara ve istatistiklere yansıyan rezerv miktarları farklı bir resim ortaya koyar. Büyük ve artan tüketime (2010 yılında ortalama günlük talep 87,7 milyon varil, (Oil Market Report, IEA, Ocak 2011) rağmen dünya toplam rezervi giderek artıyor görünmektedir. Önde gelen birkaç ülkenin yıllar içerisinde istatistiklere yansıyan rezerv miktarlarına bakmak bu durumu görebilmek için yeterlidir. Örneğin, en büyük üretici ülkelerden birisi olan Suudi Arabistan’ın petrol rezervi 1980’de 168 milyar varilken bu miktar 1990’da 260,3 milyar varil, 2000 yılında 262,8 milyar varil ve en son 2009 yılı sonu itibariyle de 264,6 milyar varil olarak istatistiklere yansımıştır. 

Benzer şekilde, hidrokarbon dünyasının son yıllarda yapılan keşiflerle yıldızı parlamış olan Venezuela’nın da 1980’de 19,5 milyar varil olan rezervi 2009 yılı sonu itibariyle 172,3 milyar varile yükselmiş görünmektedir. Bir başka hidrokarbon devi İran’ın da durumu daha farklı değildir: 1980’de 58,3 milyar varil olan tezervi 2009 sonu itibariyle 137,6 milyar varil olarak istatistiklerde yer almıştır. Rezerv miktarlarının bu yükselişinde rezerv tahmin yaklaşım ve heseplamalarında ortaya çıkan farklılaşmalar kadar arama ve üretim teknolojilerindeki gelişmeler ve artan petrol fiyatının teşvik edici etkisiyle arama faaliyetlerindeki artış da etkin olmuştur.


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder