15 Temmuz 2017 Cumartesi

27 NİSAN E- BİLDİRİSİ , BÖLÜM 5


27 NİSAN E- BİLDİRİSİ , BÖLÜM 5


2.3. BİLDİRİ SONRASI TEPKİLER 

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamasına siyasi partilerin yöneticilerinden ve uluslararası camiadan tepkiler gelmiştir. CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL, bildirinin ertesi günü yaptığı açıklamada gelinen durumdan hükümeti sorumlu tutarak: “Türkiye, devlet kurumlarının uyarı yapma gereğini duyduğu bir noktaya sürüklenmiştir. Bunun sorumlusu iktidardır.”320 demiş ve ''Eğer demokratik rejim yozlaşır cumhuriyete zarar verirse sadece Cumhuriyet’e değil, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne de zarar vermiş olur.(…) Türkiye'de bunu yapabilecek anlayış, birikim ve siyasi kadrolar vardır. Siyaset işlemektedir. Siyaset danışmadır, istişaredir, uzlaşmadır, akıl akıldan üstündüre inanmaktır. Ben dediğim dedik, ben bilirim yaklaşımı ile ne siyaset ne demokrasi ne cumhuriyet yarar görür. İçinde bulunduğumuz bu tabloyu bu şekilde değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.”321 açıklaması ile daha önce AK Parti’nin kendileri ile uzlaşma sağlayarak cumhurbaşkanı adayı göstermesi gerektiği yönündeki görüşlerine atıfta bulunmuştur. 

Muhtıra sonrası yapılan yorumların özeti:

CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek (Muhtıranın yayınlanmasından hemen sonra NTV’ye telefonla bağlanarak): 
“Tabiî bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.”

CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen (Muhtıradan bir gün sonraki açıklaması): 
“Genelkurmay’ın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü kimse küçümseyemez ve bunu 
küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye’yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.”

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal (Muhtıradan sonra verdiği ilk röportajında): 
“Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. 
Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.”

CHP Genel Sekreteri Önder Sav (Muhtıranın ardından Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 367 kararından sonra): “Gözümüz aydın, Türkiye’nin gözü aydın.”

Nur Serter (Muhtıradan bir gün sonra Çağlayan’daki Cumhuriyet Mitingi’nde yaptığı konuşma): Genelkurmay Başkanı’na “memur” diyen bir zihniyete 
karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan’da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ
“AKP toplumda git gide artan ve TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıyla 
yaratılan fiili durum demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.”

Oktay Ekşi (Hürriyet): 
“Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanı’nın sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik 
karakterini tahrip etmek onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz diyor.”

Tufan Türenç (Hürriyet): 

“Tabiî ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKP’nin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetlerin karşı olduğunu açıklıyor.”

Ertuğrul Özkök (Hürriyet): 
“Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun 
önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır.”

Yılmaz Özdil (Sabah): 
“Hâlâ deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.”
(Hıncal Uluç): 
“Ordu sonuna kadar bekledi.. Gerekli uyarıları en demokratik şekilde yaparak, “Sözde değil, özde” diyerek bekledi.”

Ural Akbulut (Eski ODTÜ rektörü): 
“Bu ikinci 28 Şubat’tır TSK her şeye rağmen soğukkanlı davranmıştır.”

İsmail Küçükkaya (Akşam): “Sürecin kötü yönetilmesiyle ‘kaçan fırsatı’ ve ‘Genelkurmay’ın çok sert açıklamasıyla yeni olanağı’ görelim.”

Ece Temelkuran (Milliyet): “Genelkurmay’ın açıklamasıyla mitinglerin daha da coşmuş olması bu mitingleri otomatik olarak militarist yapmaz.”

Fikret Bila (Milliyet): 
“TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya’ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir. “

Ahmet Hakan (Hürriyet): 
“’Muhtıraya karşıyız’ diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş.”

Nuray Mert (Radikal): 

“Şimdi Genelkurmay bildirisini öne çıkarıp, bu fetihçi zihniyetin arkasında durmak istemiyorum.”

Erdal Şafak (Sabah): 
“Rehn beyefendi son olarak Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘emuhtıra’sı için esip gürledi… Ama Batı basınında da özellikle son dönemde ısrarla vurgulanan 
‘Türkiye’nin laik kurumlarının altının oyulması’ girişimleri için ‘Not ediyoruz’ demekle yetindi.”

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç

“Kamuoyuna bilgi veriliyor ve bunların gereği yapılmazsa istenmeyen şeylerin olabileceği mesajı verilmek isteniyor.”



   <   http://e-muhtira.com/27-nisan-2007-e-muhtira-sonrasi-yapilan-yorumlar/  >


CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur ÖYMEN ise aynı gün yaptığı açıklamada: “Genelkurmayın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ kelimesini kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Laikliğe hakaret edeceksiniz ve sonra diyeceksiniz ‘Ben değiştim’ ve bu ülkenin cumhurbaşkanı olacaksınız. Bunları söylediğinizde 
siz çocuk değildiniz. Sayın Gül bu sözleri söylediğinde milletvekiliydi, elimizde belgeleri var. Bunu herkes bilsin ki Türk halkının tahammül eşiğini aşıyorsunuz. Biz Türkiye'yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.''322 sözleriyle adeta basın açıklamasının partilerinin görüşleri ile örtüştüğünü dile getirmiştir. 

DYP Genel Başkanı Mehmet AĞAR da böyle bir basın açıklamasını beklemediğini belirten demecinde: “Türkiye’nin, her türlü zorluğu, milletin yüksek iradesi içinde her zaman arzuladığımız sandık yoluyla çözmekte bir zorluğu olmayacaktır. Genelkurmay’dan böyle bir açıklama beklemiyordum. Benim siyasette millet dışında hiçbir yolum olamaz” değerlendirmesinde bulunmuştur. 

ANAP Genel Başkanı Erkan MUMCU ise, “Ülke bir krizle karşı karşıya, çözüm derhal seçime gitmektir. Kim Çankaya’ya çıkmak istiyorsa seçim sürecinde adaylığını ilan etmelidir. Millet reyini ona göre kullanacaktır. Biz bütün bu süreç boyunca demokrasiden yana olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.” erken seçim ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki görüşlerini yinelemiştir.323 

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza RICE: “Amerika Birleşik Devletleri tamamen Türk demokrasisi ve anayasal süreçlerini destekler ve bu seçim, seçim sistemi ve seçim sisteminin sonuçları ve anayasal sürecin sonuçlarının desteklenmesi gerektiği anlamına gelmektedir.”.324 diyerek anayasal sürecin devamı yönünde görüş belirtmiştir. Bu açıklamanın akabinde ise ABD Dışişleri Bakanlığı 
Sözcüsü Tom CASEY verdiği cevapta “Biz ordunun veya herhangi bir kimsenin anayasal sürece müdahale etmesini veya anayasal yol dışında ilave bir şey yapmasını istemiyoruz.”325 sözüyle askeri müdahaleye karşı olduklarını açıklamıştır. Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli REHN ise yaptığı açıklamada Türk ordusunun politika dışında kalması gerektiğinin belirterek, “Ordu, siyaseti seçilmiş kişilere bırakmalıdır” şeklinde tepki göstermiştir. REHN ayrıca, “Asker, demokrasiye, laikliğe ve asker-sivil arasındaki demokratik düzenlemelere saygılıysa, cumhurbaşkanlığı sürecinin dışında olmalı” şeklinde konuşarak bu sürecin Türkiye için bir test olduğunu söylemiştir.326 

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL ise kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili olarak; “Bu süreç devam ediyor. Dolayısıyla herhangi bir biçimde adaylığımın geri çekilmesi söz konusu değil. Bu bir gecede alınmış bir karar değil. Uzun yoklamalar, görüş alış verişleri neticesinde ortaya çıkmış bir adaylıktır. Dolayısıyla bu süreç devam ediyor. Anayasa Mahkemesi kararını hep birlikte beklememiz gerekiyor." 327 açıklamasında bulunarak söz konusu basın açıklaması ile gelinen sürece rağmen adaylıktan çekilmeyeceğini ve Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre bir yol izleyeceğinin işaretini vermiştir. 

2.4. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 367 KARARI 

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasının yapıldığı 27 Nisan 2007 günü CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve söz konusu oylamanın iptali ve iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar bu uygulama ile oluşan içtüzük hükmünün yürürlüğünün durdurulması istenmiştir. Aynı günün gecesinde Genelkurmay Başkanlığı basın açıklaması ile cumhurbaşkanlığı seçimi farklı bir boyut kazanmıştır. Söz konusu açıklama ile hem sivil siyasete müdahale edilmek istenmiş hem de Anayasa Mahkemesi gündemindeki bir konuya ilişkin olarak etki edilmiştir. 

Anayasa Mahkemesi üzerinde basın açıklaması ile kurulan etki mekanizması siyasilerin basına yansıyan demeçleri ile de devam etmiştir. CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL’ın Anayasa Mahkemesi'nin “367 milletvekili bulunmadan Cumhurbaşkanı seçilemeyeceği yönünde karar vermesinin Türkiye'yi belli bir rahatlamaya götüreceği”, Anayasa Mahkemesi'nin 367 milletvekili 
bulunmadan Cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde bir karar vermesi durumunda ise “Türkiye'nin tehlikeli bir çatışmaya sürükleneceğini” iddia etmesi mevcut kriz ortamında yargıya müdahalenin ve etki altına almanın bir ifadesi olarak yorumlanmıştır.328 

Yukarıda bahsedilen kriz ortamı içerisinde Anayasa Mahkemesi kararını 1 Mayıs 2007 günü vermiş ve cumhurbaşkanlığı seçimi için gerekli toplantı ve karar yetersayısının TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu olduğu, başka bir deyişle, 367 olduğunu Anayasanın öngördüğü sonucuna varmıştır. 329 

Anayasa Mahkemesi kararında; “Anayasa’nın 102. maddesinin ilk fıkrasında Cumhurbaşkanı’nın seçimi için öngörülen üçte iki çoğunluk, dava konusu Meclis kararına ilişkin birinci oylama yönünden hem toplantı hem de karar yetersayısını kapsamaktadır. Bu nedenle, İçtüzüğün 121. maddesinde de yapılan gönderme doğrultusunda aynı yetersayının benimsenmiş olduğunun kabulü gerekmektedir. Oysa TBMM’nin 27.4.2007 günlü, 96. Birleşiminde 11. Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili birinci oylamaya geçilmeden önce Cumhurbaşkanı seçiminde uygulanması gereken toplantı yetersayısının Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen toplantı yetersayısı olduğu Meclis kararıyla saptanmıştır. Böylece, Anayasa’nın 102. maddesine yapılan gönderme nedeniyle, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin toplantı ve karar yetersayısının ilk oylamada TBMM üye tamsayısının üçte ikisini oluşturan 367 olduğunu öngördüğü sonucuna varılan İçtüzüğün 121. maddesi dava konusu Meclis kararına ilişkin birinci oylama yönünden değiştirilerek toplantı yetersayısı konusunda, Anayasa’nın 96. maddesindeki genel kural doğrultusunda TBMMüye tamsayısının en az üçte birini oluşturan 184 oyun yeterli olduğu kabul edilmiştir. Toplantı ve karar yetersayısının ilk oylamada TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu, bu bağlamda 367 olduğunu öngördüğü sonucuna varılan Anayasa’nın 102. maddesinin ilk fıkrası karşısında, bu çoğunluğun 184 olarak uygulanması sonucunu doğuran eylemli İçtüzük değişikliği niteliğindeki dava konusu TBMM Kararı Anayasa’nın 102. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.” değerlendirmesinde bulunmuş ve mevcut siyasi kriz sürecinde başka bir aşamaya geçilmiştir. 

2.5. ERKEN SEÇİM KARARI 

Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptalinin ardından aynı gün önce Bakanlar Kurulu sonra AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplanmış ve bu toplantılar neticesinde erken seçim kararı alınmıştır. Alınan kararı Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN: “AK Parti olarak ortaya çıkan bu yeni durumu mümkün olan en kısa sürede aziz milletimizin takdirine sunmayı bir zaruret olarak görüyoruz. Zira, demokrasilerde millet iradesi esastır. Onun için hemen yarın sabahtan itibaren ve öncelikle genel seçim tarihini öne almak için TBMM'ye başvurulacaktır. (…) TBMM'de alınacak karar doğrultusunda sandıklar kurulacak ve milletimizin iradesi orada tecelli edecektir.”diyerek açıklamıştır. 330 

Milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi ve seçimin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılması TBMM’de 3 Mayıs 2007 tarihinde oybirliği ile kabul edildi. 331 Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’de aynı gün yaptığı açıklamada yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar görevine devam edeceğini ifade etmiş ve bu durum görev süresi dolan cumhurbaşkanının yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar 
görevine devam edip edemeyeceğine ilişkin yeni bir tartışma başlatmıştır. 332 

Erken seçim kararından sonra 6 Mayıs 2007 tarihinde tekrar yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ilk tur oylaması öncesinde yapılan iki yoklamada da 367 sayısına ulaşılamamış ve Cumhurbaşkanı seçimi oylamasına 9 Mayıs 2007 Çarşamba günü devam edilmesi kararlaştırılmıştır. 333 Bu durum karşısında Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL, düzenlediği basın toplantısında “Bu nafile turlar, TBMM'nin itibarını zedeledi, siyasetin onurunu zedelemiştir. Siyasetçileri, halk nezdinde küçük düşürmüştür. Siyaset anlayışımız, benim siyaset tarzım, arkadaşlarımın siyaset tarzı; bu eski siyaset tarzından çok uzaktır. O bakımdan, bugün, adaylığımın bundan sonra devam etmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Ve cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçiyorum. Artık, bundan sonra söz milletindir. Kendimizi de millete emanet ediyorum. Doğrusu neyse millet buna, günü geldiğinde karar verecektir.” diyerek adaylıktan çekildiğini açıklamıştır. 334 

2.6. ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ 

10 Mayıs 2007 Perşembe günü TBMM’de kabul edilen 5660 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve görev süresinin beş yıl olması belirlenmiş ve bir kişinin, iki defa cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin önü açılmış, genel seçimlerin de süresi beş yıldan dört yıla indirilmiş, tartışmalar yaratan toplantı yeter sayısı da karara bağlanarak TBMM’nin yapacağı seçimler de dahil olmak üzere üye tamsayısının en az üçte biri olarak belirlenmiştir. 

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, söz konusu Kanunu bir daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermiş ve 31 Mayıs 2007 tarihinde Kanun bu kez 5678 sayısıyla aynen kabul edilmiştir. Kanun Cumhurbaşkanı tarafından 16 Haziran 2007 tarih ve 26554 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak halkoylamasına sunulmuştur. 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan halkoylamasında oy kullanan ların %68,95’i “evet” oyu kullanmış ve söz konusu anayasa değişiklik paketi kabul edilmiştir. 

6 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder