14 Temmuz 2017 Cuma

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 14

28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI, BÖLÜM 14


 2.2.3. MGK Basın Bildirisi: 

 Toplantı sonucunda ortaya çıkan aşağıdaki Basın Bildirisi, MGK Genel Sekreterliği tarafından basın kuruluşlarına fakslanmıştır.179 

MİLLİ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİNDEN BİLDİRİLMİŞTİR 

 1. Milli Güvenlik Kurulu, 28 Şubat 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri’nin iştirakleriyle Çankaya 
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde aylık olağan toplantısını yapmıştır. 

 2. Kurul’un bu toplantısında; bölücü terörle mücadelede şimdiye kadar alınan tedbirler ve elde edilen sonuçların genel bir değerlendirmesi yapılmış, 
bu mücadelenin devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne gönülden inanmış, bu inancı sonsuza dek sürdürmeye azimli halkımızın, basınımızın, devletin bütün kurum ve kuruluşları ve milli iradenin sembolü olan yüce parlamentonun destekleriyle çok olumlu bir noktaya ulaştığı müşahade edilmiştir. 

 Elde edilen bu sonuçların bundan sonra halkımızın huzur ve güvenliğine ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşamına olumlu olarak yansıması için bu 
konuda alınacak tedbirlerin bir plan dahilinde süratle yürürlüğe konulması hususunda görüş birliğine varılmıştır. 

 Alınacak olan bu tedbirlerin güvenlik içinde gerçekleştirilebilmesi bakımından halen 9 ilde devam etmekte olan Olağanüstü Hal uygulamasının 
30 Mart 1997 tarihinden itibaren 4 ay daha uzatılması uygun bulunmuş ve bu görüşün Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir. 

 3. Toplantıda, Kıbrıs sorunu ve Yunanistan'la ilişkilerle ilgili durum değerlendirilmesi yapılmış, bu konuda Türkiye'nin ve KKTC'nin hak ve menfaatlerini korumayı amaçlayan siyasi, ekonomik ve askeri tedbirler uygun bulunarak Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir. 

 4. Toplantıda bilhassa, Anayasa ile Atatürk Milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı, 
çağ dışı bir kisve altında zemin oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş, 

 - Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat 
altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği, 

 - Anayasa’nın tanımladığı, Cumhuriyetin Demokratik, Laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı, 

 - Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri, 

 - Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu, 

 - Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların göz ardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı, 

 - Türkiye'nin 1997 yılı içinde, AB'ne tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef olarak sürdürdüğü böyle bir dönemde resmi ve sivil kurum ve 
kuruluşlar bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple; Demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak, Türkiye'nin yurt dışındaki imajını ve itibarını zedeleyicek, her türlü spekülasyona son vermek gerektiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk 
Devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin Anayasamızın ve Devletimizin teminatı altında olduğu, rejimin; kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, 
içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye'ye yarardan çok zarar verdiği, 

 - Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, 

 Bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirler uygun bulunarak bu tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.” 

 Basın Bildirisinde yer alan “Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş” ifadesi kamuoyunun en fazla üzerinde durduğu konu olmuştur. Her ne kadar bu yaptırımların ne olacağı Bildiri’de açıkça belirtilmemişse de, bu ifade, basın-yayın organlarında REFAH-YOL Hükümetine yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. 

Basın-yayın organlarına ulaştırılan söz konusu Basın Bildirisi ekinde, MGK toplantısında alınan 406 sayılı kararın EK-A’sı yer almıştır. Böylece, MGK toplantıları tarihinde ilk kez olmak üzere, 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu’na göre açıklanması mümkün olmayan “Gizli” gizlilik dereceli bir MGK kararı kamuoyuna duyurulmuştur. 

2.2.4. 406 Sayılı karar metni:180 

MİLLİ GÜVENLİK KARARI 
Karar Sayısı: 406 

1. Milli Güvenlik Kurulu, 28 Şubat 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanı Başkanlığında Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri'nin iştirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıştır. 

2. Kurul'un bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasada belirlenmiş, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimizi ve 
cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile, bunların oluşturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir. 

3. Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda; 

 a. Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların, Anayasanın tanımladığı demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimize 
karşı çok yönlü bir tehdit oluşturduğu, 

 b. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların lâik ve anti lâik ayırımı ile demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri, 

 c. Türkiye'de lâikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu, 

 d. Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemiyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağ dışı 
uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı hususlarında görüş birliğine varılmıştır. 

4. Bu görüş ve değerlendirmeler sonucunda; 

a. Türkiye'de Şeriat hukukuna dayalı bir İslam Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan 
Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla; EK-A'daki tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar 
Kurulu’na bildirilmesine, 

b. 2945 Sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanununun 9ncu maddesine uygun olarak, MGK Genel Sekreterliği tarafından; EK'te belirtilen tedbirlere ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilmeyen uygulamaların, sonuçları hakkında belli süreler içerisinde Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK'na bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır. 

EKLER: 

EK-A (Rejim Aleyhtarı İrticai Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler 2 Sayfa) 

Süleyman DEMİREL 
Cumhurbaşkanı 


Prof.Dr.Necmettin ERBAKAN İsmail Hakkı KARADAYI 
Başbakan Orgeneral 
Genelkurmay Başkanı 

Prof.Dr.Tansu ÇİLLER 
Dışişleri Bakanı ve Turhan TAYAN Dr.Meral AKŞENER 
Başbakan Yardımcısı Milli Savunma Bakanı İçişleri Bakanı 
Hikmet KÖKSAL Güven ERKAYA Ahmet ÇÖREKÇİ Teoman KOMAN 
Orgeneral Oramiral Orgeneral Orgeneral 
Kara Kuvvetleri Deniz Kuvvetleri Hava Kuvvetleri Jandarma Genel 
Komutanı Komutanı Komutanı Komutanı 


2.2.5. 406 sayılı kararın EK-A’sı:181 


“MİLLİ GÜVENLİK KURULU'NUN 28 ŞUBAT 1997 TARİH VE 406 SAYILI KARARINA EK-A (REJİM ALEYHTARI İRTİCAİ FAALİYETLERE KARŞI ALINMASI 
GEREKEN TEDBİRLER) 

1. Anayasamızda Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4'üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır. 

2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhidi Tedrisat Kanunu gereği Millî Eğitim Bakanlığına devri sağlanmalıdır. 

3. Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından: 

a) 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı. 

b) Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolunda faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, Milli Eğitim kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat Kanununun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır. 

5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet 

İşleri Başkanlığı'nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir. 

6. Mevcudiyetleri 677 Sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir. 

7. İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK.ni dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır. 

8. İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK'nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemelidir. 

9. Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır. 

10. Ülkemizi çağdışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İran İslam Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran’a karşı komşuluk münasebetlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır.182 

11. Aşırı dinci kesimin TÜRKİYE'de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir. 

12. T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır. 

13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağ dışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır. 

14. Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir. 

15. Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır. 

16. Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır. 

17. Ülke sorunlarının çözümünü " Millet Kavramı Yerine Ümmet Kavramı " bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir. 

18. Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat 
verilmemelidir. 

28 Şubat 1997 tarih ve 406 Sayılı MGK Kararının Eki’dir. 
(2 Sayfa ve 18 Maddeyi ihtiva etmektedir.) 

İmza 
İlhan KILIÇ 
Hava Orgeneral 
Genel Sekreter” 

406 sayılı Karar’ın eki olan bu yazı, toplantının ertesi günü basın-yayın organlarında yayımlanmıştır. 

2.3. Toplantıdaki Müzakereler ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu ÇİLLER’in 28 Şubat Milli Güvenlik Kurul Kararına İlişkin Değişiklik Önerileri: 

 Dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER, Komisyonumuza yaptığı açıklamada, “toplantı öncesinde MGK Genel Sekreterliği tarafından taslak karar 24 madde olarak hazırlandığını” ifade etmiştir. Bu durum, kararların MGK gündeminde olmamasına rağmen önceden bir merkez tarafından belirlendiğini ortaya koymaktadır. Nitekim Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde yaklaşık otuz yıl Birinci Hukuk Müşaviri olarak görev yapan Mustafa Ağaoğlu, 26 Şubat 2007 
tarihinde Aksiyon Dergisinde yayımlanan röportajında, sözkonusu 406 sayılı Kararın “Batı Çalışma Grubu” tarafından hazırlandığını ifade etmiştir.183 

 Komisyonumuz tarafından görüşüne başvurulan REFAH-YOL Hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapmış Mehmet AĞAR, 1996 yılının Aralık ayında, dönemin Dz.K.K. olan Ora.Güven ERKAYA tarafından MGK toplantısına gündem oluşturmak üzere, irticai faaliyetlerle alakalı bir çalışma yapılmasının talebinin kendisine geldiğini söylemiştir.184 Bunun üzerine, kendisinin Cumhurbaşkanı 
DEMİREL’e çıkarak, “bu konudaki yapılacak çalışmanın zamana yayılması gerektiğini” ifade ettiğini, Cumhurbaşkanının da olumlu görmesi sonrasında, konuyu Başbakan ERBAKAN’la paylaştığını” söylemiştir. Ancak, kendisi görevden ayrıldıktan iki ay sonra, aynı konunun tekrar gündeme geldiğini ve Hükümetin askerin ısrarlı talebine karşı koyamadığından, MGK gündemine “irtica” konusunun taşındığını ifade etmiştir.185 

 Cumhurbaşkanlığı Arşivinde yer alan bila tarihli belgede186, 28 Şubat MGK kararları hakkında Sayın Tansu ÇİLLER tarafından ayrıca bir çalışma yapılarak Kurul gündemine getirildiği, ancak öneri mahiyetindeki bu görüşlerin Kurul tarafından uygun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Meral AKŞENER tarafından yapılan açıklamada, sözkonusu öneri paketinin Karar metnini yumuşatmak amacıyla hazırlandığı ifade edilmiştir. 

 Cumhurbaşkanlığı Arşivindeki Çizelge halindeki belgede, “Tarikatlarla bağlantılı özel yurt” ifadesi ile başlayan 2’nci maddenin “Bütün özel yurt”, “TSK’ne sızmaların önlenmesi” ile ilgili” 9’uncu maddenin “Kamu kurum ve kuruluşları” şeklinde değiştirilmek istendiği; Kur’an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığınca kontrolüne ilişkin 3 numaralı maddenin “b” fıkrasında yer alan “sorumluluğu”, İmam Hatip Liseleriyle ilgili 4’üncü maddenin sonundaki “ihtiyaç düzeyinde 
tutulmalıdır”, uzun namlulu silahlarla ilgili 14 numaralı maddedeki “bu konudaki kısıtlamlar kaldırılmalı”, 17 numaralı maddenn başında yer alan “Ülke sorunlarının çözümünü Millet Kavramı yerine Ümmet Kavramı bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan” ifadelerinin tamamen çıkartılması; dini tesislerin (yurtlar vb.) Diyanet tarafından incelenmesine ilişkin 5’inci maddenin“dini tesisler siyasi istismar konusu yapılmamalıdır” şeklinde yeniden düzenlenmesi ile “10” numaralı maddedeki “İran İslam Cumhuriyeti”ne ilişkin hususların çıkartılarak maddenin geri kalan kısmının korunması şeklindeki” önerilerinin kabul edilmediği” anlaşılmaktadır. Diğer maddelerle ilgili olarak, sözkonusu maddelerin, farklı ifade şekilleriyle yeniden yazılması önerilerinin “mevcut 
maddedeki düzenlemelerin tekrarı mahiyetinde” denilerek kabul edilmediği görülmektedir. 

 Yukarıda açıklanan hususlar incelendiğinde, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu ÇİLLER tarafından hazırlanan öneri paketiyle, Meral AKŞENER’in 
açıklamalarını teyit edecek şekilde, 406 sayılı MGK kararlarının iç ve dış politikada sorun yaratabilecek bazı ifadelerinin yumuşatılmasının amaçlandığı 
görülmektedir. 

 Tansu ÇİLLER tarafından, 406 sayılı kararın dış politikayı ilgilendiren 10. Maddesinde yer alan “İran İslam Cumhuriyeti” ifadesinin çıkarılmak istendiği ancak bu girişimin de başaıısız olduğu anlaşılmaktadır. 

2.4. MGK Kararlarının Tarihte İlk Kez Olmak Üzere Basına Açıklanması Mevzuu: 

 Bilindiği üzere, 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu’na göre, MGK kararları ve tutanakları gizlidir. Ancak, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısından sonra, MGK tarihinde ilk olmak üzere, “Gizli” gizlilik dereceli bir MGK Kararının 18 maddelik eki, basın-yayın organlarında yayımlanmıştır. Oysaki MGK mevzuatına göre, MGK kararlarının açıklanması için yeni bir MGK kararı ihdas edilmesi gereklidir. Bu durum Karar ekinin basına sızdırıldığını akla getirmektedir. 

2.5. 28 Şubat MGK Kararlarının Uygulanması Sorunu: 

Başbakan ERBAKAN’ın 406 sayılı MGK Kararını toplantının bitiminden dört veya beş gün sonra imzaladığı anlaşılmaktadır.187 Karar daha sonra, 6 Mart 1997 tarihinde, 28 Şubat tarihli MGK Toplantısı Basın Bildirisi ve Bildirinin EK-A’sı ile birlikte, MGK Genel Sekreteri Hv.Orgeneral İlhan KILIÇ imzasıyla, “Gizli” ve İVEDİ bir yazı188 ekinde, gereği için Başbakanlığa, bilgi için Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine gönderilmiştir. 

Ancak 406 sayılı MGK kararının yayımlanmasıyla sorun hallolmamıştır. Zira, bu süreçte, ERBAKAN, meclisteki diğer siyasi partilerin tümünün katılacağı ortak bir bildiri yayımlamak yoluyla Kararı işlevsiz bırakmak istemiş; bu maksatla, ANAP, DSP ve CHP liderleriyle görüşmeler yapmış ancak aradığı desteği bulamamıştır. Bu gelişmeler, basında, Başbakanın MGK kararına ilişkin uygulama direktifini imzalamak istemediği yönünde yorumlara sebep olmuştur. 

Konuyla ilgili olarak, REFAH-YOL hükümeti nin Adalet Bakanı olan Şevket KAZAN’ın bir mülakatında 189, söz konusu görüşmede ANAP lideri Mesut YILMAZ’ın, ERBAKAN’a “ Arabayı devirdikten sonra mı geldiniz?” dediğini, CHP lideri BAYKAL ve DSP lideri ECEVİT’in de benzeri bir tutum takındığını ifade etmiştir. KAZAN’a göre bu bildiri yayımlanmış olsaydı, darbe olmayacaktı. 

Komisyonda görüşlerine başvurulan dönemin TBMM Başkanı Mustafa KALEMLİ de, Başbakan ERBAKAN’ın kendisine gelmek suretiyle, 406 sayılı MGK Kararının Meclis Genel Kuruluna taşınmasını ve Mecliste ortak bir iradeyle hareket edilmesi gerektiğini ifade etmişse de, kendisinin “MGK Kararlarının muhatabının Bakanlar Kurulu olduğunu, Meclis’te böyle bir durumun gündeme alınamayacağını söylediğini” ifade etmiştir. Yine Komisyonumuzun görüşüne başvurduğu dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER tarafından Komsiyonumuza yapılan açıklamada, “Hükümetin üzerindeki psikolojik baskı nedeniyle, zaman kazanma adına kararları imzaladığını, ancak uygulamaya koymadığını” söylemiştir. 

2.6. MGK’nın 28 Şubat Kararına tepkiler: 

2.6.1. Siyasi tepkiler: 

28 Şubat MGK Kararı sonrasında ülkede siyasi tansiyon yükselmiştir. 28 Şubat ertesinde ERBAKAN’ın MGK kararına tepkisi sert olmuştur. Başbakan ERBAKAN, “Dinle uğraşan çarpılır, her MGK kararı uygulanmaz, MGK kararları emir değildir” şeklinde açıklamalar yapmıştır. 

Başbakanın bu sözleri üzerine, Genelkurmay Başkanlığı tarafından 8 Mart 1997 tarihinde yapılan resmi açıklamada; MGK’ya yapılan eleştirileri sert bir şekilde cevaplandırılmıştır.190 

Başbakan ERBAKAN, ilerleyen günlerde bu sert üslubunu terk etmiş; MGK’nın 64’üncü Kuruluş Yıl dönümü kutlaması için 31 Mayıs 1997 tarihinde MGK Genel 
Sekreterliği hizmet binasında düzenlenen törene katılarak, askerlere ılımlı mesajlar vermiştir.191 

Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER ise 28 Mart 1997 tarihinde Genelkurmay Başkanlığını ziyaret ederek, TSK’ya irtica için güvence vermiştir. 
ÇİLLER, ziyaret sonrası yaptığı basın açıklamasında, “8 yıllık eğitimle ilgili çalışmalar hassasiyetle sürmektedir. Kimileri MGK Kararlarını imam hatip okullarının, Kuran kurslarının ve camilerin kapatılması gibi yorumlamaktadır. MGK Kararları’nın niteliği böyle değildir. MGK Anayasal bir kurumdur. Hükümetimiz de gereğini yapmakta kararlıdır” demiştir. 

Muhalefet partilerinden CHP ve DSP ise hükümeti istifaya davet etmiş; BAYKAL, “Hükümetin istifa etmemesi halinde ülkede çatışma çıkacağını“ öne sürmüş192 , ECEVİT ise “Hiçbir devletin ordusu, kendine ve devlete karşı silahlı ayaklanma kışkırtıcılığı karşısında sessiz, tepkisiz kalamaz.” 193 demiştir. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder