1 Kasım 2017 Çarşamba

11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3


11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ  POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE  ABD  İLİŞKİLERİ BÖLÜM 3


2.2.2.2. Marshall Planı 

Türk yöneticilerin hemen hemen hepsi Amerikan yardımını Türkiye’nin 
ulusal çıkarları için neredeyse hayati önemde görmüştür. 1947’de Başkan Truman Türkiye’ye yardım edeceğini açıkladığında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kararı alkışlamış, 1948’de Türkiye Marshall planına dâhil edildiğinde dönemin Türk Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak karardan dolayı Türkiye’nin ABD’ye minnettar olduğunu açıklamıştır.84 Çok partili hayata geçildikten sonra iktidara geçen ve ekonomide değişik açılımlar planlayan Demokrat Parti Hükümeti Türkiye’nin ekonomik gelişiminin ancak daha fazla Amerikan yardımı ile sağlanabileceğine inanmıştır.85 

1948 yılında Amerika, savaştan yıkılmış olarak çıkan Avrupa’nın tekrar 
üretim ve tüketime geçebilmesi ve birleşerek SSCB’nin ilerlemesini durdurabilmesi için Marshall Planı’nı ilan etmiştir.86 Türkiye Truman Doktrini’yle acil ihtiyaçlarının karşılandığı, ayrıca savaşa katılıp harap olmadığı için ve Avrupa’nın gelişimine katkı sağlamayacağı düşünüldüğü için plana dâhil edilmemiştir. Ancak Türk yetkililer, aksi takdirde Türkiye’nin Batı tarafından yalnız bırakılacağı ve meydana gelecek oluşumların dışında kalacağı düşüncesiyle Türkiye’nin plana dâhil edilmesi konusunda ABD’yi ikna etmeye çalışmışlardır.87 Türkiye, verilecek yardımı Avrupa için gıda ve hammadde sağlayabilmek amacıyla tarım, ulaşım (karayolları) ve maden (özellikle krom) sektöründe kullanmak şartıyla plana dâhil edilmiş ve yardımı öngören Ekonomik İşbirliği Anlaşması 4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile Türkiye arasında imzalanmıştır.88 

ABD, 1949 yılından başlayarak ve gittikçe hız kazanan bir biçimde Sovyetler 
Birliği’ne karşı aldığı güvenlik tedbirlerini genişletmek durumunda kalmıştır.89 
SSCB yükselişi karşısında Avrupa maddi ve manevi olarak güçlendirilmeli 
düşüncesinden hareketle ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’yı ve sonra tüm 
Avrupa’yı artan bir biçimde siyasal ve ekonomik işbirliği içine sokmak, böylece bütünleşmiş bir Avrupa yaratarak Sovyet ilerlemesini durdurmak istemiştir.90 ABD Dışişleri Bakanı George Marshall 5 Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde verdiği söylevde, daha sonra kendi adıyla anılacak planın ilk işaretlerini vermiştir. 

Marshall’a göre ABD, “... dünyanın iktisadi sağlığına kavuşması için elinden gelen tüm yardımı ...” yapmalıydı. Aksi takdirde “... siyasal istikrar ve devamlı bir barıştan söz etmek mümkün değildir...”91 Plan öncelikle İngiltere ve Fransa tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. 12 Temmuz 1947’de, Paris’te Fransa Dışişleri Bakanlığı binası “Quai d’Orsay”de biraraya gelen Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere, Fransa temsilcileri, Avrupa’nın acil ihtiyaçlarını belirlemek ve karşılamak için, ABD’nin istediği biçimde, Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı adında bir örgüt kurmuşlardır.92 Sonunda 12 Temmuz 1947 yılında Türkiye-ABD arasında bir yardım antlaşması imzalanıyordu. Antlaşma Truman Doktrinini uygulamak amacıyla oluşturulmuştu. Antlaşma Türk kamuoyunda önemli tartışmalara yol açacaktı.93 4 Temmuz 1948’de Türkiye ile ABD arasında imzalanan Ekonomik işbirliği Anlaşmasıyla94, Marshall yardımlarının verilmesine başlanmış ve anlaşmanın, Türkiye’nin 16 Nisan 1948’de Paris’te imzaladığı Avrupa Ekonomik İşbirliği Sözleşmesine dayandığı belirtilmiştir. 4 Temmuz 1948 Anlaşması Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır.95 Yine de Marshall yardımları Türk tarımının gelişmesine katkıda bulunmuştur. ABD, yardımların karayollarının gelişmesi için de kullanılmasını istemiştir. Böylece Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan demiryolu 
hamlesi tamamen bir kenara bırakılmıştır. Marshall Planıyla Türkiye’nin beklediğinden daha az yardım gönderilmiş, bu yardımların kullanım alanları da ABD tarafından belirlenmiştir.96 Oral Sander’e göre, ABD Marshall Planı çerçevesinde yardım yaparken, Türkiye’nin Batı Avrupa ve Amerikan ekonomilerine doğrudan katkıda bulunabileceğini düşünüyordu. 97 

Hibe hariç olmak üzere Marshall Planı çerçevesinde Amerikan ekonomik yardımlar tablo III’te verilmiştir. 

Tablo III: Marshall Planı çerçevesinde ABD ekonomik yardımları 


YIL MİKTAR 

1949 5,2 Milyon dolar 
1950 48,7 Milyon dolar 
1951 35,2 Milyon dolar 
1952 86,3 Milyon dolar 

Kaynak: Sander, 1979: 54 

2.2.2.3. Kore Savaşı 

Menderes hükümeti Kore’ye “hür dünyanın diğer unsurlarıyla birlikte asker gönderilmesini” NATO üyeliği için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak 
değerlendirmişlerdir.98 Nitekim asker gönderme kararının alınmasının üzerinden bir hafta geçmeden, 1 Ağustos 1950’de, Türkiye NATO üyeliği için ikinci başvurusunu yapmıştır. Bu başvuru da Eylül ayında toplanan NATO Bakanlar Konseyinde reddedilmiştir.99 NATO üyeliği yerine, Türkiye ve Yunanistan’a Akdeniz Paktının kurulması için ortak çalışmalar yapma önerisinde bulunulmuştur.100 Türkiye Kore’ye ilk aşamada 4500 asker göndermiştir. 15 ülke içinde ABD’den sonra en çok asker gönderen devlet olan Türkiye’nin yolladığı birlikler olmuştur. Kore’ye asker gönderme kararı, Oran’a göre, Cumhuriyet dönemi Türk tarihinin istisnai durumlarından birisi olduğu için önemlidir. Türkiye bu karara kadar, Misak-ı Milli sınırları dışında bir askerî harekâta veya müdahaleye katılmaktan uzak durmuştu. 

Kore Savaşı, hükümetlerin önceleri sorgulanamaz nitelikte olan dış politika eylemlerinin TBMM’de tartışılması dönemini başlatmıştır.101 

Kore Savaşı ABD’ni Sovyetler Birliğine karşı güvenlik tedbirlerini genişletip güçlendirmeye iten bir etken olmuştur. Sander bu savaşı, ABD tarafından 

Sovyetlerin dünya egemenliği için giriştikleri askeri kampanyanın ilk belirtisi olarak yorumlamıştır.102 

2.2.2.4.Türkiye’nin NATO’ya Girişi 

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında Türkiye Sovyetlerden gelen somut tehditlere karşı Batı devletlerinden özellikle de ABD’den destek aramaya başlamış ve kısa süre 
sonra NATO’ya üye olmuştur. 1952 yılından bu yana Türk dış politika kararlarında ittifaka üyeliğin getirdiği yükümlülükler daima dikkate alınan unsurlar olmuştur. 

Türkiye’nin NATO’ya üyelik için Mayıs 1950’de yaptığı ilk başvuru çeşitli nedenlerle geri çevrilmiştir. Fakat en önemli neden olarak NATO’yu kuran 
antlaşmanın coğrafi bir savunma tipi olduğu ve sadece Kuzey Atlantik Bölgesi ülkeleri ile sınırlı kalacağı öne sürülmüştür.103 Türkiye, Sovyetlerin 1945 yılında sona eren Saldırmazlık Paktı’nı yenilememesi ve Boğazlarda üs ve Doğu bölgelerinde toprak talep etmesi karşısında Sovyetler Birliğine karşı Batı 
dünyasından destek aramaya başlamıştır.104 Batı Devletleri arasında, Türkiye’ye ihtiyacı olan desteği verecek ülke, savaştan dönemin en büyük gücü olarak çıkmış ve Sovyetlerin yayılma politikasından rahatsızlık duymaya başlayan Amerika Birleşik Devletleri olacaktır.105 1949’dan itibaren NATO’ya girebilmek için mücadele eden Türkiye, 1950’de Kore’ye asker göndermesinin ardından, 1952’de ABD’nin desteğiyle ittifaka kabul edilmiştir. Türkiye’nin NATO üyeliğine kabulünün nedeni olarak Kore Savaşı’na asker göndermesi gösterilmektedir.106 Ayrıca Ramazan Gözen, Türkiye’de demokratik seçimler sonucu iktidarın değişmesi ve Demokrat Parti (DP) iktidarının liberalleşme ve demokratikleşme yönünde adımlar atmasını da Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesinde önemli bir neden olarak göstermektedir.107 

Türkiye’nin, ABD ile sıkı ilişkiler kurup, NATO içinde yer almak istemesinin en önemli nedenlerinden biri geleneksel Rus tehdidine karşı, İkinci Dünya Savaşında yenik düşen Almanya ve zayıf düşen İngiltere yerine ABD’ni en güçlü olarak görmesidir.108 

Türkiye, NATO’ya girmekle ve ABD’yle gerçekleştirilen anlaşmalar kapsamında ikili ilişkiler kurmakla Sovyet tehdidine karşı kendisine önemli bir 
müttefik bulmuş ve ekonomik gelişmesi ile askeri yapılanması açısından da önemli desteğe sahip olmuştur. 

Türkiye, özellikle askeri yapısını güçlendirmek ve böylece NATO içindeki rolünü daha iyi gerçekleştirebilmek için ABD’den askeri ve ekonomik dış yardım almıştır.109 

2.2.2.5.Küba Krizi 

ABD ile SSCB arasında ortamın gerginleşmesi ile birlikte Polonya’da Poznan 
ayaklanması ve Macaristan ayaklanması SSCB tarafından sertçe bastırılmıştır. 
1959’da U-2 casus uçak krizi yaşanmıştır. 1960’da Sovyet-Çin sınır çatışmaları 
olmuştur. Böylece Moskova ve Pekin arasında ideolojik ayrım belirginleşmiştir. 
1961’de yeni bir Berlin Kriziyle Berlin Duvarı örülmüştür. Bu olaylar sonucunda iki blok arasındaki rekabetin sürekliliği ve iki kutuplu dünyanın sınırlarının belirsiz olduğu tartışılmaya başlanmıştır. Bu arada Küba’da 1959’da diktatör Batista devrilmiş yerine Fidel Castro iktidara gelmiştir.110 İktidarı ele geçiren Castro sosyalist bir rejim kurmuştur. Fulgencio Batista rejimi yerine Fidel Castro önderliğinde kurulan yeni Küba hükümeti, ABD tarafından olumlu karşılanmamış, ABD, gelişmeler karşısında Küba’daki rejime son vermek istemiştir. İlk önce ticari ambargo uygulamıştır. Daha sonra Batista taraftarlarını Domuzlar Körfezinden Küba’ya çıkarmak istemiştir. Ama bu tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu olayın yaşanmasından sonra SSCB-Küba yakınlaşması başlamıştır. 1962’ye gelindiğinde Küba’da füze üslerinin bulunduğu ve füzelerin Sovyetler tarafından verildiği ortaya çıkınca gerilim artmıştır. Bunun üzerine Küba’daki Sovyet füzelerinin sökülmesini isteyen ABD, 22Ekim 1962 tarihinden başlayarak adayı denizden ablukaya almıştır. Bu sırada bazı Sovyet gemilerinin de Küba limanlarına doğru Atlantik’te seyretmekte olması doğrudan bir çatışma olasılığını ortaya çıkarmıştır.111 ABD Başkanı Kennedy 22 Ekim 1962’de Küba’nın denizden ablukaya alındığını tüm dünyaya duyurmuştur.112 Kennedy, Sovyet Lideri Kruşçev’ e söz konusu füzelerin yerleştirilmesinden vazgeçmelerini söyleyerek gerçek bir barış politikası ortaya koymak üzere kendisiyle doğrudan diyalog kurma çağrısında bulunmuştur. Yapılan müzakereler sonucu, 28 Ekim’de iki nükleer gücü karşı karşıya getiren bir dünya savaşı tehdidi ortadan kalkmıştır. Füze yüklü gemiler geri dönerken Küba’daki askeri üsler ise silahsızlandırılmıştır. Küba Füze bunalımında Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye danışmadan, Sovyetler Birliği ile Küba’daki Sovyet füzelerinin kaldırılmasına karşılık Türkiye’deki Jüpiter ve Thor füzeleri konusunda pazarlığa oturması, bu ülkeye karşı bir kızgınlık ve güvensizlik ortamı yaratmıştır.113 Moskova, Türkiye’deki Jüpiter füzelerinin sökülmesini 
istemiştir. Böylece nükleer başlıklı füzeler karşılıklı sökülmüştür. Bu olay daha sonra Johnson mektubuyla ortaya çıkmıştır. Küba Krizi hem nükleer caydırıcılığın etkisini hem de doğrudan diyalogun zorunluluğunu kanıtlamıştır. Küba Krizinin hemen ardından ABD, SSCB ve İngiltere, nükleer silahların yayılmasını önlemek üzere 1963’te “Tast Ban Treaty” adındaki “Nükleer Denemelerin Kısmi Yasaklanması Antlaşmasını” imzalamışlardır. Yine aynı yıl içinde ABD ile SSCB arasında yanlış anlamaların riskini önlemek amacıyla Kırmızı Telefon Antlaşmasını (Hot Line Treaty) imzalamışlardır.114 Bunalım iki blok arasında ortak gerginlik yerine, uluslararası ilişkilerde daha iyimser, daha olumlu yeni bir aşama başlatmıştır. Bu  döneme “Yumuşama” (Detant) adı verilmiştir. 

Türkiye, Eylül 1965’te BM Genel Kurulu’nda Vietnam’a karşı güç kullanılmasına karşı çıkmış ve ABD’nin Türk birliklerinin Vietnam’a gönderilmesi isteğini geri çevirmiştir. Washington’da Johnson mektubundan en yüksek dereceli beş ya da altı yetkili haberdardı; Ankara’da ise Başbakan İsmet İnönü mektubu bakanlarına göstermek zorunda kalmıştı. Mektup, Türk basınına sızdırıldığında Türk-Amerikan ilişkilerine verdiği zarar çok büyük olmuştu. Johnson’un Mektubu Türk dış politikasında çok yönlülüğe geçişin başlangıcı olmuştur. Türkiye mektuptan sonra uzun zamandır en alt düzeyde tuttuğu, SSCB, Ortadoğu Ülkeleri ve diğer üçüncü dünya ülkeleri ile ekonomik ve siyasi ilişkileri arttırmanın yollarını aramaya başlamıştır.121 Sadece on dört yıl önce Türkiye, gönüllü olarak Kore’de komünistlere karşı savaşlarında Amerika’ya yardım etmek için birlik göndermişti; şimdi Johnson mektubu ise Amerika’nın müttefikini ortak düşmanları olan Sovyetler karşısında yalnız bırakılabileceği anlamına gelmiştir. Rustow’a göre Türkiye’de büyük bir ihanete uğramışlık hissi doğmuştur.122 Nasıl 12 Mart 1947 tarihli Truman Doktrini Türk-Amerikan ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuş ise, 5 Haziran 1964 tarihli Johnson Mektubu da Truman doktrininin açmış olduğu güçlü ilişkiler dönemini tersine 
çeviren bir dönüm noktası olmuştur.123 

2.2.2.6.Kıbrıs Krizi ve Johnson Mektubu 

Kıbrıs sorununun çözümünde ABD açısından Türkiye ve Yunanistan arasında bir anlaşmazlık, bir çatışma durumunun çıkmaması büyük önem taşımıştır. ABD 
böylece, Soğuk Savaş ortamında bölgedeki iki müttefikini de işbirliği içinde tutmayı planlamıştır.115 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulduğu ilan edilen Kıbrıs 
Cumhuriyeti’nin statüsü ile ilgili temel düzenlemeler 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları’ndan kaynaklanmıştır.116 

1960’lı yıllar Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine mesafe koymasını gerektiren bir dizi gelişmeye sahne olmuştur. Ekim 1962’de patlak veren Küba Füze Krizinde ABD’nin İzmir Çiğli’de konuşlandırdığı Jüpiter füzelerinin Türkiye’ye haber verilmeden pazarlık konusu yapılması ABD ile ilişkileri ilk kez tartışmaya açmıştır.117 Ancak ilişkileri sarsan asıl gelişme, Kıbrıs Türklerine yönelik artan Rum saldırılarına karşı Türkiye’nin müdahale kararına karşı 5 Haziran 
1964’te Başkan Johnson’ın yolladığı mektup olmuştur.118 Zira bu mektupla Türkiye, Amerika’nın askeri ve teknolojik yardımlarını istediği zaman, istediği şekilde kullanamayacağını ve Sovyetler ile karşı karşıya kaldığında Amerikan desteğinin gelmeyebileceğini görmüştür. Johnson mektubu, yazıldığı dönemin çok ötesinde etkilerini sürdüren bir belge olmuştur. Bu mektup, ABD’nin dostluğu ve güvenirliği hakkında Türklerin kanaati üzerinde derin izler bırakmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin dünya olayları ve yeri konusunda canlı bir tartışma başlatmıştır. Johnson mektubunda yer alan en önemli paragraf şöyle demektedir: 

“NATO müttefiklerimizin, tam rıza ve muvafakatları olmadan Türkiye’nin girişeceği bir harekât neticesinde ortaya çıkacak olan Sovyet müdahalesine karşı Türkiye’yi savunma yükümlülükleri olup olmadığını müzakere etmek fırsatını bulmamış olduklarını takdir buyuracağınız kanaatindeyim.”119 Böylece Türkiye, Soğuk Savaş’ın başlangıcından itibaren ilk kez Batı dışında dostlar bulma arayışına girerek Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmıştır. 1967 Arap-İsrail Savaşında Arapları desteklemiş ve ABD’nin İsrail’e yardım etmek üzere İncirlik üssünü kullanmasına izin vermemiştir.120 1950’ler boyunca ABD ile kayıt altına alınmayan ellinin üzerinde anlaşma, gözden geçirilerek bir çerçeveye sokulmuştur. 

BÖLÜM DİPNOTLARI;

84 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1947, (11.05.2009) ve 
http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1948, (11.05.2009). 
85 Can Dündar, Türk-Amerikan İlişkileri Belgeseli, www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576  (21.07.2009).
86 Marshall Planının orijinal tam metni için bk. 
http://www.oecd.org/document/10/0,2340,en_2649_201185_1876938_1_1_1_1,00.html,(21.07.2009). 
87 Oran, 2003: 538-542. 
88 “Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında ekonomik işbirliği anlaşması bugün saat 18 de Dışişleri Bakanlığında imza edilmiştir. Anlaşmayı Hükümetimiz adına Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, ABD namına da Büyük Elçi Ekselansları Wilson imzalamışlardır. Tasdik edilmek üzere BMM’ne sunulacak olan bu anlaşmanın imzasında Dışişleri Bakanlığı Umumi Kâtibi Büyük 
Elçi Fuat Carim, Ticaret Dairesi Umum Müdürü Fatin Zorlu, Birleşik Amerika Devletleri Büyük Elçiliği Müsteşarı ve Elçilik erkanı yerli ve yabancı ajanslar ve basın temsilcileri hazır bulunmuşlardır. Anlaşmanın imzası mütaakıp Amerika Büyük Elçisi Ekselans Wilson Marshal’ın bir mesajını okumuş, Dışişleri Bakanımız da buna mukabelede bulunmuştur.” 
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1948/temmuz1948.htm, (11.05.2009). 
89 Sander, 1979: 55. 

90 http://www.america.gov/st/texttransenglish/2007/May/20070521153224MVyelwarCO.4675867.html, (30.12.2009). 

91 http://www.oecd.org/document/10/0,2340,en_2649_201185_1876938_1_1_1_1,00.html, 
(21.07.2009); “How the Marshall Plan Come About”, Meredith Hindley, 
http://neh.gov/news/humanities/1998-11/marshall.html, (30.12.2009). 
92 Oran, 2003: 538-542. 
93 Sibel Turan(1992), Türkiye’nin Coğrafi Konumunun Dış Politikasına Etkisi, (Marmara Üniversitesi 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul: s.183. 
94 http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1948/temmuz1948.htm, (11.05.2009). 
95 Oran, 2003: 541. 
96 Oran, 2003: 541-542. 
97 Sander, 1979: 51. 
98 http://www.byegm.gov.tr/ayintarihidetay.aspx?Id=463&Yil=1952&Ay=9, (19.11.2009). 
99 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1950/eylul1950.htm, (22.08.2009). 
100 Sander, 1979: 68. 
101 Oran, 2003: 545-548. 
102 Sander, 1979: 56. 
103 Yuluğ Tekin Kurat, (1983): “Turkey’s Entry to the NATO”, Foreign Policy, December: s.68’den Aktaran Bağcı, 2007: 11. 
104 Zeynep Erşahin, “İttifakın 50. Yılında NATO-Türkiye İlişkileri” 
http://www.milliyet.com.tr/ozel/nato/zeynep/html. (19.11.2009). 
105 Barış Ertem, “Türkiye-ABD İlişkilerinde Truman Doktrini Ve Marshall Planı”, http://www.sbe.balikesir.edu.tr/dergi/c12s21m24.pdf-, (30.12.2009). 
106 www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576, (21.07.2009). 
107 Ramazan Gözen, (2001): “Türk-Amerikan İlişkileri ve Türk Demokrasisi: Realist Bağlantı,” Türkiye’nin Dış Politika Gündemi, Liberte Yayınları, Ankara: s.74. 
108 Sander, 1979: 62. 
109 Yardımlarla ilgili bkz; Sander, 1979: 99. 
110 Sander, 2005: 323. 
111 Faruk Sönmezoğlu, (2005), Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, Dördüncü Basım, İstanbul: s.437. 
112 Kenndey’nin Küba Krizi hakkındaki tüm konuşmaları için bk. http://www.americanrhetoric.com/speeches/jfkcubanmissilecrisis.html (21.08.2009); Ayrıca bk. Sander, 2005: 325.
113 Sönmezoğlu: 2005: 438. 
114 Tayyar Arı, (1997): Uluslararası İlişkiler, Alfa Yayınevi, İstanbul: s.125. 
115 Faruk Sönmezoğlu, (1995): ABD’nin Türkiye Politikası (1964-1980), Der Yayınları, İstanbul: s.7. 
116 Sönmezoğlu, 1995: 7. 
117 “Füze Kalkanı Bunalımı”, http://www.hurriyet.com.tr/strateji/6614181.asp?gid=202, (01.12.2009). 
118 Başkan Johnson’un mektubunun tam metni için, bk, President Johnson’s Letter to Prime Minister 
Inonu, , Middle East Journal, Summer, Vol: 20(3), 1966, pp.386-393. 
119 Başkan Johnson’un mektubunun tam metni için, bk, President Johnson’s Letter to Prime Minister Inonu, Middle East Journal, Summer, Vol: 20(3), 1966, pp.386-393. 
120 Savaş sırasında Türkiye’nin Araplardan yana tutum sergilemesi Suriye ve Mısır tarafından da memnuiyetle karşılanmıştır. Çağrı Erhan, “Türkiye-İsrail İlişkilerinin Dünü ve Bugününe Kısa Bir 
Bakış”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Cilt:11, Sayı:202, s.35. www.mulkiyedergi.org/index.php?option=com...israil... (02.12.2009).
121 Serdar Çelebi(2006), “Jonhnson’un Mektubu ve İnönü’nün Cevabı”, http://www.habusulu.com/makale44.htm, 22.11.2009. 
122 Dankwart A. Rustow, (1987): “A Forgetten Ally”, Council on Foreign Relations, New York: s. 95. 
123 Armaoğlu, 1989: 787–788. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder