25 Ocak 2018 Perşembe

PANZER VE KÜRT İSYANI, ALMAN DERİN DEVLETİNİN BARONU: BÖLÜM 3

PANZER VE KÜRT İSYANI,  ALMAN DERİN DEVLETİNİN BARONU: BÖLÜM 3


Aydoğan Vatandaş’a göre Ergenekon’un ideolojik temelleri Almanya’yla doğrudan ilişkiliydi: Ergenekon tarihsel kökleri olan, ideolojik temelli, nasyonel sosyalist eğilimler taşıyan ama iktidarını kaybetmemek için hemen herkesle de ittifaklar kurabilecek bir örgüttü. 

Kanımca Kemalist çizgiye değil daha çok Enverist çizgiye, İttihatçılara yakındır. İttihatçıların da Alman nüfuzu altında olduklarını, Enver"in Kafkaslar"da İngiliz aleyhtarı bir siyaset izleyerek Alman-Rus jeopolitiğine uygun bir konum aldığını biliyoruz. Demek ki Enver"le Mustafa Kemal arasındaki mücadele sadece liderlik mücadelesi değil aynı zamanda jeopolitik bir mücadeledir. II. Dünya savaşı yılları arasında Alman etkisinde olan örgüt, değişen dünya konjonktürüne göre kendini yeniden tanımlamış olmalı. Dikkat ederseniz II. Dünya savaşı sonrasında Alman istihbarat elitinden bazı isimler de Amerika"ya gidip CIA"nın organizasyonunda görev aldılar. Türkiye’deki elit de Amerikan etkisi altında kaldı. Eşit olmayan 2 
güç stratejik işbirliğine girdiğinde, bu, zayıf gücün güçlü olanın uydusu olmasıyla sonuçlanır. Soğuk savaş süresince Ergenekon ve ABD arasındaki ilişkinin pozitif yönde seyrettiğini analiz edebiliriz. Diğer taraftan, bu tür örgütlerde motivasyon çok önemlidir. Ergenekon her örgütte, her partide, her gazetede, her kurumda vardır. Devlet içerisinde bir paralel devlettir. Kanımca ordu içerisinde bazı kurumlarda da çok etkilidir. Özellikle de görevi zaten örtülü operasyonlar yapmak olan bir kurumda. 

Yani Türkiye"nin bir işgal durumunda yeniden organize olmasını sağlamakla görevli bir kurum barış zamanında her halde boş duruyor olmamalıdır. Önceleri daha çok sol çevrelerin Gladyo, Kontrgerilla kavramları yaygındı ve Genelkurmay"a bağlı Özel Harp Dairesi ve Özel Harp Dairesi"nin atası sayılan Seferberlik Tetkik Kurulu için kullanılırdı. Sonraları Daire’nin adı Özel Kuvvetler Komutanlığı oldu. 

Derin devletin daha çok bu kurumlarla irtibatlı olduğu düşünülürdü. Sonra Deniz Kuvvetleri"nden emekli bir binbaşı, Erol Mütercimler, Ergenekon adlı bir örgütten bahsedince işler değişti. Derin devlet tartışmaları bu kez, Ergenekon kelimesi üzerinde yoğunlaştı. Mütercimler’e göre soğuk savaş döneminde Komünizme karşı Avrupa"da kurulduğu söylenen Gladio örgütünün bizdeki karşılığı Ergenekon"du. Mütercimler’in adını merhum Memduh Ünlütürk Paşa"dan duyduğunu söylediği Ergenekon, ülkeyi 1971`den sonra 12 Eylül`e kadar planlı programlı şekilde terörün, anarşinin içine sokmuştu. Sonunda gelinen noktada, artık sokağa çıkamayan, can güvenliği olmayan, beş dakika sonrasından emin olamayan Türk halkı darbeyi, askerleri yalvar yakar ister hale getirilmişti. Mütecimler"in o 
yıllarda Ergenekon ile ilgili açıklamaları, Can Dündar’ın kitabından ayrıntılarıyla okunabilir. 

2005 yılında "Derki" adlı internette yayın yapan haber aktüalite dergisinde Dr. Mütercimler Metin Under"e şöyle der: 

"Altını çiziyorum, derin devlet diye birşey yoktur. Bizde derin devlet diye bir olgu yok. Ne var, çıkar çeteleri var. Devletin içinde kurulmuş çıkar çeteleri var. Bunlar çete, bunlar eşkiya." Muhabir Metin Under dersine iyi hazırlan mıştır ve soruyu patlatır: " Ergenekon adlı Derin Devlet yapılanmasıyla ilgili bildikleriniz neler?" 
Yanıt son derece ilginçtir. "Ergenekon bana Tümgeneral Memduh Ünlütürk tarafından anlatıldı. Açıklamayacağım. Çok büyük bir hadisedir. Toplam üç nüshası vardır. Birisi bendedir ve de ölene kadar gizli kalacaktır. Bir nüsha banka kasasında gizleniyor. Muazzam bir derin devlet örgütüdür. Ama ben ölene dek gizli tutacağım, açıklamayacağım. Benden sonra birileri doğru olduğuna kanaat getirirse açıklar." (112) 

THULE ÖRGÜTÜ 

Tüm bilimsel yasalara karşı amansız bir savaş açan Hitler, acaba bu gücünü nereden almaktaydı?. Bu büyülü ve gizemli gücün adı, Thule Örgütü idi. Bu örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920"lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler"e, mistik Doğu"nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler’in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır.Örgüt, adını "Thule Kornen"den almıştı. "Thule", İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland"ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. "Kornen" ise, hem yarımada, hem de "boynuz" anlamına gelmektedir. "Thule Kornen", Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak`tır. İki ismi beraber okuduğumuzda "Zülkarneyn" (K165) kelimesi açıkça görülmektedir. Thule Örgütü"nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta "Mu" uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. 

Amaçları, "zamanda insan ve taşıt naklini" gerçekleştirerek, dünya"nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve "üst zekâlılarla" diyaloga geçmekti. En büyük hedefi, zaman yolculuğunu gerçekleştirerek Dünya"nın kaderini değiştirmek olan Thule Örgütü"nün, bu amaca ulaşacak teknolojiye erişebilmek için, tarih öncesi üstün Aryan uygarlığının yaşadığı Hindistan ve Tibet"e kadar uzandığı ve Hazreti Hızır"ın öğrencisi olarak zaman yolculuğunun sırrına eren Mevlana Halid-i Bağdadi"nin de, Mekke-i Mükerreme"de kendisine söylendiği üzere, Hindistan yollarına düştüğü ve Cihanabad’da irşad edildiği iddia edilir. 

Türkiye’de neredeyse bir asırdır CIA, Fransız, MOSSAD, KGB gibi bütün İstihbarat örgütleri zaman zaman sorgulanır. Alman istihbaratları BND, BKA’nın ülkenin her yerinde etkin olduğu bilinmesine rağmen şimdiye kadar nedense gündeme getirilmez? Göz ardı edilmesinin sebebi acaba Türkiye’deki derin devletle olan derin bağlantıları mıdır? 
Ergenekoncuların en büyük destekçisinin Alman derin devleti ve onun uzantıları olduğu artık deşifre olmuştur. 

Ergenekonculara  karşı Türkiye’yi Deniz Feneri davasıyla vurmak, zora düşürmek için PKK’yı kollayıp gözetmek, para yardımı yapmak onların marifetidir. 12 Eylül darbesinden sonra Almanya’da PKK’nın örgütlenmesi, para kaynaklarının ve kasalarının Almanyada olması, 500 bin kadar Kürt kökenli vatandaşın Almanya’ya iltica edip PKK ile ilişkisi olanların 
ilticalarının hemen kabul edilmesi, bu ülkede PKK’nın siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, basın, yayın alanlarında örgütlenmesine göz yumulması tesadüfi değil, büyük bir plan ve hesabın bir parçasıdır. Türkiye’nin kağıt üzerinde dost ve müttefiki olan bir Almanya’nın NATO ülkesi olarak Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesine Fransa ile birlikte şiddetle karşı 
çıkmasının gerçek nedenleri hiçbir zaman gündeme getirilmemektedir. Türkiye’de ki Alman Vakıflarının Almanya’daki bağlı bulundukları siyasi partilere düzenli olarak gönderdikleri raporlarda Aleviler, Kürtler, Azınlıklar ile ilgili sorunları kaşıdıkları görülmektedir. Alman Politikacılar bu raporlara göre Avrupada Türkiye’ye karşı politikalar üretmektedirler. (113) 

Cumhuriyet Gazetesi Ergenekon'la ilgili haberleri neden görmüyor deniliyor. Göremez. Zira, Cumhuriyet Gazetesi'nin kurucu felsefesinde Nazi ideolojisi, Nasyonel Sosyalizm vardır. 
Cumhuriyet Gazetesi'ni kuran Yunus Nadi'nin hayat hikâyesi biraz da Türk basın tarihinin hikâyesidir aslında. 1879'da Fethiye'de doğan İttihatçı Yunus Nadi, Alman yanlısı yayınlarından dolayı da 'Yunus Nazi' olarak anılırdı! Johns Hopkins Üniversitesi Siyasal Bilgiler Okulu Dış Politikalar Profesörü Barry Rubin, Milliyet Yayınları'ndan çıkan "İstanbul Entrikaları" adlı kitabının 58-59 sayfasında şunları yazıyor: "Türk gazetecilerin desteğini sağlamak 
için, 'Nazi'lerle müttefikler arasında çekişme büyüktü. Alman Büyükelçi Von Papen, en etkili gazete yapımcılarından biri olan Cumhuriyet'in toparlak yüzlü sahibi Yunus Nadi'ye ulaştı. 

Kendisi aynı zamanda milletvekiliydi ve arazilere, madenlere, çiftliklere sahipti. Alman hükümeti özel ticari ayrıcalıklar tanıyarak Nadi'yi daha da zenginleştirdi. Alman göçmenler ve müttefik diplomatlar kendisini, 'Yunus Nazi' diye adlandırıyordu. "Bazı günler Cumhuriyet dengeliydi, ancak çokluk, yenilmez Almanya'nın karşı konulmayacak kadar güçlü olduğunu savunuyordu.'' 

Aydoğan Vatandaş'ın Kayıp Kitap Barnabas'ın Sırrı adlı kitabında aslında Türkiye'de Alman yanlısı yeraltı faaliyetlerini organize eden bir Alman Baron'a ve onun Türkiye'deki ilişkilerine ve geçmişe dönük olarak Almanların İttihat Terakki üzerindeki etkilerine değiniliyordu. 
Roman'a göre Hitler'i iktidara getiren Thule örgütünü anlayamazsanız, Ergenekon'u asla anlayamazsınız. Thule'nin ideolojik, ezotreik dünya görüşünü anlayamazsanız, Ergenekon'u anlayamazsınız. Thule askeri bir inisiyeler tarikatıydı. Ergenekon da öyledir. Thule, Almanya'yı pagan köklerine götürmeye çalışıyordu, Ergenekon da Şaman köklerine götürme ye çalışıyor!   Ergenekon'un sınıfsal, ekonomik ve de dinsel boyutunu anlayamadan bu konuyu çözemezsiniz! (114) 

Almanya’da aklı başında, vicdanı yerinde herkes bir süredir aynı şeyi soruyordu: “Bu ülkede legal terörizm mi var?” Sorunun meali belli: Alman devleti, aşırı sağ örgütlerin sivillere yönelik şiddet eylemlerine bilerek mi göz yumdu? Alman polisinin, faillerin Türkiyeli olduğuna ilişkin önyargısını ele verircesine “Boğaziçi Operasyonu” adıyla yürüttüğü ve kurbanların ailelerine “Öldürülen yakınınız muhtemelen mafya ya da uyuşturucu bağlantısı nedeniyle hedef seçildi” türünden hiçbir somut bulguya dayanmayan açıklamalar yapmaktan çekinmediği seri cinayetlerin, neo-Nazilerin marifeti olduğu ortaya çıktı. BfV (Türkçe açılımıyla “Anayasa’yı Korumak İçin Federal Teşkilat”) kuruluş yasası itibariyle, Almanya’da demokratik düzeni tehdit edebilecek oluşumlara karşı bir istihbarat ve kontr-sabotaj örgütü olarak çalışıyor. Ancak BfV’nin özellikle göçmenlere yönelik bir “fişleme” merkezi olduğu da, Almanya’yı biraz bilen herkesin malumudur. Şimdi, BfV’nin Thüringen eyaletindeki bürosunun, göçmenleri hedef alan seri cinayetlerden sorumlu neo-Nazilere pasaport ve 
kimlik belgesi verdiği, BfV’nin Hessen eyalet bürosu ajanlarının ise dokuz cinayetten altısında suç mahalinde bizzat hazır bulundukları gibi, vahameti azımsanamayacak bilgiler kamuoyuna yansımış durumda. Velhasıl, Commerzbank’ını ayakta tutmaya çalışan Almanya’nın, günyüzüne çıktı çıkacak izlenimi vermeye başlayan “derin devleti” ile hesaplaşmak zorunda kalacağı dönem yakındır. “Tiefer Staat in Deutschland” yani Almanya’daki 
derin devlet meselesi, Ergenekon’un dönüm noktasıdır ve sanıldığından daha derin bir mevzudur. Çünkü Türkiye'deki Ergenekon'un bir ayağı da Derin Almanya'dır. (115) 

Alman istihbaratının nereden koştuğunu incelersek, Nazileri, Dazlakları ve ırkçılığın esir aldığı zihniyeti anlamamız mümkün olur. Ve Nazilerin gizemli örgütlerini masaya yatırabiliriz. 

 BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

102. 2. Abdülhamit Han’ın Şimendifer ve Hicaz Demiryolu Politikası. http://home.arcor.de/abdulhamidhan/liderlik/hicazdemiryolu.html
103. Toplumsal Tarih dergisi. "Birinci Dünya Savaşı'ndaki Alman Askeri Yardım Heyeti'nin Bilinmeyen Bir Yönü" Kasım 2000.
104. A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler, birinci baskı 1992.
105. Mete Soytürk . 18 Mart 2007. Osmanlı Devletinin İstanbul’daki Bakanlıklarını yeniden Yapılandırmakİçin 1916 Yılından İtibaren Almanya’dan Gönderilen Uzmanlar.
106. Şevket Süreyya Aydemir. Suyu arayan adam.
107. Fevzi Moray. Ermeni Meselesi Tezim. 22 Aralık 2011. http://edebiyatgalerisi.net/2011/12/ermeni-meselesi-tezimdir-fevzi-moray/
108. Yiğit Bulut. Habertürk. 1 Numara Alman mı?
109. Ayşe Hür.Taraf. Mustafa Çolak, 'Tehcir Olayını'nın Propaganda Sürecindeki Doruk Noktası: 'Talat Paşa Davası'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 58, Cilt: XX, Mart 2004; The Caseof Soghomon Tehlirian, Yay. Haz. Vartkes Yeghiayan, Glendale, California, 2006; Hasan Babacan, Mehmed Talat Paşa 1874-1921(Siyasi Hayatı ve İcra-atı), TTK Yayınları, Ankara 2005; Talat Paşa Davası, Tutanaklar, Yay. Haz. Doğan Akhanlı, Belge Yayınları, İstan-bul 2003; Dilek Zaptçıoğlu, 'Talat Paşa Davası', Cumhuriyet, 23 Nisan 1993.
110. Mete Soytürk . 18 Mart 2007. Osmanlı Devletinin İstanbul’daki Bakanlıklarını yeniden Yapılandırmakİçin 1916 Yılından İtibaren Almanya’dan Gönderilen Uzmanlar.
111. Suat Parlar. Osmanlı’dan Günümüze Gizli Devlet. S.168, Spartaküs yayınları.
112. Ahmet Raşidoğlu, CIA ve Emperyalizm Kıskacında Türkiye S.115.
113. Aytunç Altındal, 1995. Neo-Nazilerin Thule’si Manevi Cihazlanma Derneği.
114. Aytunç Altındal. ‘Bilinmeyen Hitler’. Aktüel, 1995. Sebottendorf'u 1945-57 yılları arasında Türkiye'de 'Görünmeyen eller' Korudu.
115. Bülent Günal. Hitler'in ardındaki Bektaşi http://www.aytuncaltindal.com/roportaj/hitlerin_ardindaki_bektasi.html


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder