11 Mart 2018 Pazar

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 4

1964 VE 1967 KIBRIS KRİZLERİ SIRASINDA ABD’NİN KIBRIS POLİTİKALARI, BÖLÜM 4

 c. ABD’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Yönelik Politikası 

Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalandıktan sonra ABD’nin Lefkoşa Başkonsolosu Taylor Belcher, Kıbrıs Rum toplumu lideri Makarios ve Kıbrıs Türk toplumu lideri Fazıl Küçük ile “etkili bağlantılar” kurabilmek için görüşmeler yaptı. 
Bu görüşmelerde iki lider de ABD’nin Kıbrıs’a yardım yapması yönündeki 
isteklerini dile getirdiler.92 Hatta Makarios, ülkesinin “fakirliğini” öne sürerek 
ABD’nin adada bulunan iletişim tesisleri için kira ödemesi gerektiğini vurguladı.93 
Fakat ABD, Kıbrıs’a yardım yapılması konusunda temkinli davranarak bu 
sorumluluğun esasen İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’a düştüğünü belirtti.94 

Bu temkinli yaklaşımın sebebi, kurulacak olan yeni devlet hakkında 
öngörülerde bulunan raporlarda belirtilen hususlardı. Zürih ve Londra 
Antlaşmaları’ndan sonra ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma 
Bürosu’nun yaptığı bir çalışmada Kıbrıs’taki yeni devlete yönelik şu tespitlerde bulunulmaktaydı: 

“… Anayasa, değişen koşullara uyarlanmayı zorlaştıran çok büyük bir katılığa yol 
açmıştır. … Etkililiği modern anayasal uygulamalarla test edilmesi gereken yeni bir uygulamadır. … Esasında tehlike yeni devletin gözle görülür katılığıdır … ve 
topluluk haklarının dolaylı bir şekilde kanunlaştırılmasında var olan çatlaklar 
ortadan kaldırılmak yerine devam ettirilmektedir.”95 

6 Ekim 1959 tarihli Ulusal İstihbarat Keşif Belgesi’nde “bağımsızlığın, Kıbrıs 
Türk ve Kıbrıs Rum toplulukları arasındaki gerilimi bir anda ortadan 
kaldırmayacağı”,96 9 Şubat 1960 tarihli Ulusal Güvenlik Konseyi Raporu’nda ise, “[Zürih ve Londra Antlaşmaları ile kurulan mevcut] sistemin çökebileceği ihtimali”97 belirtiliyordu. 

Buradan da görülebileceği gibi, aslında ABD yeni oluşturulan sistemin 
aksayabilecek yönlerinin farkındaydı. Ancak yine de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik politikası gayet iyimserdi. Bu politika dört ana amaca dayanıyordu. Birincisi, Kıbrıs Cumhuriyeti siyasi istikrara sahip olmalı ve komünizme karşı sağlam bir cephe oluşturulmasında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’a katılmalıydı. İkincisi, Kıbrıs bu siyasi istikrarın yanı sıra Batı yanlısı bir eğilim ve özgür demokratik kurumların da geliştirilmesi ve sürdürülmesi için ekonomik ilerleme göstermeliydi. Üçüncüsü, ABD adadaki iletişim tesislerinden herhangi bir kısıtlama olmadan yararlanmalıydı. 
Son olarak, İngiliz egemen üs bölgeleri, Batılı ülkelerin amaçları için de 
kullanılabilir durumda kalmalıydı.98 ABD bu amaçların Kıbrıslılar tarafından da 
kabul edilmesi için, bağımsızlığının ilk üç yılında adaya yirmi milyon doların 
üzerinde ekonomik yardım ve başka imkânlar sağlamıştı.99 

Bağımsızlığını kazandıktan sonra bu yeni cumhuriyetin İngiltere, Türkiye ve 
Yunanistan arasındaki ilişkilerde yıkıcıdan çok birleştirici ve istikrarlı bir güç 
olmasının önemi ABD için de büyüktü.100 

B. ABD Açısından Kıbrıs’ın Önemi 

ABD’nin Kıbrıs’a ve Kıbrıs sorununa ilgi duymasının, 1964 krizi sırasında 
soruna müdahil olmasının, müdahil olmadan önce de sorunu yakından takip 
etmesinin çeşitli nedenleri vardır. Bunlar “adanın sağladığı stratejik avantajlar” ve “Kıbrıs’taki siyasi unsurlar ile Kıbrıs sorununun yarattığı tehlikeler/endişeler” olarak iki gruba ayrılabilir. Kıbrıs’ın stratejik konumu ve adadaki İngiliz üsleri ile 
Amerikan tesisleri, Kıbrıs’ın sağladığı avantajlar grubunun içeriğini oluşturmaktadır. 
Bununla birlikte Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasının ve adadaki etkili siyasi 
aktörlerin izlediği politikaların yarattığı bazı tehditler de ABD’nin Kıbrıs’a yönelik 
ilgisini artırmasına neden olmuştur. Bunlar NATO’nun güneydoğu kanadında bir 
savaş tehdidinin ortaya çıkması, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan 
Başpiskopos Makarios’un bağımsızlıktan önce benimsediği bağlantısız tutumu devlet başkanı olduktan sonra da devam ettirmesi ve adada güçlü bir desteğe sahip olan komünist parti AKEL’in Makarios’la ve SSCB ile yakın ilişkiler sürdürmesi olarak sayılabilir. 

Yazarlar arasında ABD’nin Kıbrıs’la bu kadar yakından ilgilenmesinin hatta sonunda soruna müdahil olmasının nedeni konusunda bazı farklı görüşler yer 
almaktadır. Bazı yazarlara göre, ABD’nin Kıbrıs’la ilgilenmesinin esas nedeni 
AKEL’in varlığı, bu partinin Moskova ve Makarios’la olan ilişkileri iken,101 
bazılarına göre, bu neden adadaki İngiliz üsleri ve Amerikan tesisleridir.102 Diğer bazı yazarlara göre ise, NATO içi uyumun korunması konusu ABD’nin Kıbrıs’a yönelik ilgisinin esas nedenidir.103 

Bu durumda ABD’nin Kıbrıs’a yönelik ilgisini, dönemlere ayırarak 
incelemek daha açıklayıcı olabilir. Buna göre, Kıbrıs’ın İngiliz egemenliği altında 
olduğu ve henüz sorunun uluslararasılaşmadığı dönemde, ABD’nin adaya yönelik ilgisi, sonraki döneme göre yok denecek kadar azdır. Bu dönemde Kıbrıs’ın Amerikan çıkarlarına yönelik herhangi bir tehdidi bulunmamaktadır. ABD, adadaki üsleri ve tesisleri kullanma açısından herhangi bir sorun yaşamamaktadır. Kıbrıs sorunu da, SSCB’nin karışmasına imkân verebilecek bir anlaşmazlık konusu olmaması nedeniyle, Washington tarafından ciddi bir tehdit olarak görülmemektedir. 

Ada yine İngiliz yönetimi altında bulunmasına rağmen, Kıbrıs sorununun 
uluslararası bir nitelik kazanması ile birlikte ABD’nin ilgisi, üç NATO müttefiki 
arasında oluşan anlaşmazlığa ve NATO’nun güneydoğu kanadının istikrarına 
odaklanmıştır. 

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte, bulunan çözümün hem 
tarafların üzerinde uzlaştığı -ve bu sayede NATO içi bir anlaşmazlığı gideren- hem de adadaki İngiliz üslerine ve ABD tesislerine halel getirmeyen bir çözüm olması nedeniyle, ABD’nin adaya yönelik politikalarında bu kez Makarios’un bağlantısızlık politikası ve komünist parti AKEL’in Moskova’yla olan ilişkileri gibi etkenler ön plana çıkmıştır. 

Son olarak, 1963 sonunda Kıbrıs’ta kurulan sistemin yıkılması ile sonuçlanan 
bir krizin çıkması ile, ilerde daha detaylı inceleyeceğimiz gibi, ABD’nin ilgisi yine 
NATO’nun güneydoğu kanadındaki çatlağa ve bu durumu SSCB’nin istismar etmesi olasılıklarına kaymıştır. 

1964 yılında Kıbrıs’ta ortaya çıkan krize geçmeden önce, ABD açısından, 
dönemsel olarak öncelik sıralamaları değişen ve Soğuk Savaş ortamında değişik 
yönlerden önem arz eden bu ilgi alanlarını daha ayrıntılı incelemek gerekir. 

1. Kıbrıs’ın Stratejik Konumu 

Kıbrıs’ın üç kıtayı ve doğu ile batıyı birbirine bağlayan ana yolların kesiştiği 
bir bölgede (Türkiye’nin 44 mil güneyinde, Suriye’nin 64 mil batısında, İsrail’in 130 mil kuzeybatısında ve Mısır ile Süveyş Kanalı’nın 240 mil kuzeyinde) yer alması,104 tarih boyunca Kıbrıs’a yönelik ilginin başlıca nedenlerinden birini oluşturdu. İki süper gücün de Kıbrıs halkıyla herhangi bir etnik bağlantıları olmamasına ve adanın ciddi anlamda bir ekonomik önem arz etmemesine105 rağmen, ABD ve SSCB’nin Kıbrıs’la yakından ilgilenmelerinde adanın stratejik konumunun büyük etkisi vardı.106 

Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik açıdan toparlanabilmesi için ihtiyaç duyduğu Ortadoğu petrollerinin ihraç yolları üzerinde bulunması, Batı’nın ve SSCB’nin Kıbrıs’a ilgi göstermelerinin nedenlerinden biriydi.107 Ortadoğu bölgesinde SSCB ile yakın ilişkiler kurmayı hedefleyen sol eğilimli yönetimlerin kurulması da, önceleri ticari ikmal istasyonu olan adayı, ABD’nin ve Kuzey Atlantik topluluğunun stratejik çıkarları için fevkalade önemli bir gözlem noktası haline getirdi.108 

Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki bu stratejik coğrafi konumunu daha önemli hâle 
getiren unsurlar ise, üzerinde yer alan üsler ve tesislerdi. 

2. Adadaki İngiliz Üsleri 

İngilizler, Kıbrıs’ta 1950’lerin ortalarında toplumlar arası çatışmalar 
başladıktan sonra üslerini korumanın tek yolunun ada üzerinde egemenliği daha fazla sürdürmek olmadığını fark etmeye başladılar.109 Sorunla baş edebilmek için harcadıkları çabaların külfeti nedeniyle, üsleri garanti altına alacak bir çözüm yerine egemenliği devam ettirmenin mantığını sorguladılar. Ayrıca 1956 Süveyş Krizi’nden sonra, daha önceleri İngiliz Genelkurmayı açısından İngiltere’nin Ortadoğu politikasının yürütülmesinde vazgeçilmez olarak görülen Kıbrıs hakkındaki görüşler de değişmişti. İngiltere’nin, küresel savunma gereksinim lerinin Kıbrıs üzerinde tam egemenlik olmasa da karşılanabileceği düşünülmeye başlamıştı.110 

“Üs olarak Kıbrıs” politikasından “Kıbrıs’ta üs” politikasına111 geçilmesinin 
ardından, Zürih ve Londra Antlaşmaları’nda Türkiye ve Yunanistan’ın İngiltere’nin üs bölgelerinde tam egemen olduğunu kabul etmeleri, İngilizlerin en büyük kaygılarını ortadan kaldırdı. Adanın güneyinde yer alan ve İngiltere’nin yedi binden fazla askeri personelinin bulunduğu Akrotiri ve Dikelya üslerinin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprağının dışında, İngiltere’nin “Egemen Üs Bölgeleri” olduğu teyit edildi.112 1960’ta kurulan yeni devletin ülkesinde İngiliz üsleri doksan dokuz mil karelik bir alan kaplıyordu.113 

Bu üslerin, Batı’nın Ortadoğu politikası açısından stratejik önemi büyüktü. 
Akrotiri ve Dikelya’da, İngiltere’nin Ortadoğu’daki Kara ve Hava Kuvvetleri’nin 
genel karargâhı yer alıyordu.114 Kıbrıs’ın stratejik değeri, adanın coğrafi konumunun yanı sıra İngilizlerin büyük maliyetlerle inşa ettikleri “radarlar, iletişim ağları ve hava kontrol sistemleri de dâhil iki adet birinci sınıf operasyonel hava alanından” kaynaklanıyordu.115 İngiltere’nin bu olanakları, “NATO ve Bağdat Paktı’nı [sonradan CENTO] askeri olarak destekleme” ve “Ortadoğu’ya odaklanmış olan uluslararası komünizme karşı genel mücadele” açısından vazgeçilmez olarak değerlendiriliyordu.116 Yine İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerinde görevleri, Ortadoğu’dan gelecek muhtemel saldırıları karşılamak olan nükleer silahlı bombardıman filoları vardı.117 Bu üsler, 1956’da Mısır’a yapılan operasyonları idare etmede ve 1958 yılında Ürdün Krallığı’nı desteklemede kullanılmıştı.118 

Dikelya ve Akrotiri NATO üsleri olmadığı için ABD bu üslerin yönetimi ve 
kullanımında pay sahibi değildi. Ancak ABD’nin bu üsleri kullanması için 
İngiltere’nin bu ülkeye izin vermesine engel olabilecek herhangi bir düzenleme de yoktu.119 Nitekim ABD, Kıbrıs’taki üsleri, geliştirilme aşamasındaki Sovyet balistik füzesavar denemeleri de dâhil olmak üzere SSCB’nin askeri hareketlerini izlemekte kullanılan U-2 casus uçaklarının kalkış pisti olarak kullanıyordu. 120 Ortadoğu’da ABD - SSCB rekabetinin yoğunlaştığı dönemlerde üsler, ABD için gerek istihbarat gerekse lojistik açıdan büyük önem taşıyordu.121

 3. Adadaki Amerikan Tesisleri 

ABD’nin Kıbrıs’ta bazı iletişim tesislerinden başka herhangi bir askeri varlığı 
yoktu. Daha önce Mısır’da bulunan ve 1948 yılında Kıbrıs’a taşınan bu tesisler 
sayesinde ABD, SSCB’deki ve Ortadoğu’daki diğer radyo yayınlarını 
dinleyebiliyor du.122  SSCB’nin yer denetim istasyonları ile hava savunma 
komutanlıkları arasındaki sinyaller izleniyor ve Lefkoşa’daki istihbarat merkezi 
aracılığıyla ABD’deki Ulusal Güvenlik Ajansı’na iletiliyordu.123 

O’Malley ve Craig’e göre, ABD’nin Lefkoşa’daki büyükelçilik binasında 
Doğu Akdeniz bölgesindeki bütün diplomatik telsiz mesajlarını değerlendiren bir 
istihbarat merkezi vardı. ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra da Kıbrıslıların haberi olmadan adadaki dinleme ve haberleşme istasyonlarını kullanmaya devam etti.124 

Ancak son olarak şunu belirtmekte fayda var ki, Campbell’ın da vurguladığı 
gibi, ABD’nin ve NATO’nun Doğu Akdeniz’deki pozisyonu, Kıbrıs’tan ziyade, 
birçok ABD üssüne ev sahipliği yapan Yunanistan’a ve Türkiye’ye bağlıydı. Bu iki 
ülkedeki üslerden bazıları NATO üssüydü ve NATO güçleri tarafından 
kullanılıyordu; bazıları ikili anlaşmalar çerçevesinde ABD ve Türkiye ya da 
Yunanistan’ın ortak kullanımı içindi ve bazıları da SSCB’nin askeri trafiğine yönelik istihbarat sağlamak ya da Sovyet nükleer ve uzay aktivitelerini izlemek gibi başlıca Amerikan çıkarlarına hizmet ediyordu.125

 4. NATO’nun Güneydoğu Kanadının Güvenliği Endişesi 
Başlangıcından beri Kıbrıs sorununun ABD açısından birincil önemi, bu 
ülkenin, iki müttefiki Türkiye ve Yunanistan’ı doğrudan bir çatışma içine 
çekebilecek bir potansiyele sahip olmasıdır. Yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 
ABD’nin temel endişesi, NATO’nun güneydoğu kanadının zayıflaması ve bu durum devam ettikçe SSCB’nin adaya ilişkin konularda daha fazla girişimde bulunmaya çalışarak var olan zayıflıktan yararlanmak isteyeceği yönündeki öngörülerdir.126 

NATO ittifakının ilk günlerinde hüküm süren iyimser hava, çatışma 
düşüncesine zemin bırakmamıştı. Yunanistan ve İngiltere arasında Kıbrıs’ın 
gelecekteki statüsüne ilişkin tartışma, iki ülke arasındaki geleneksel dostluk da göz önüne alındığında, hemen atlatılabilecek bir sorun gibi görünmüştü.127 Ancak Türkiye’nin de Kıbrıs sorununa taraf olmasıyla birlikte durum daha ciddi bir görüntü kazandı. 

Her ne kadar NATO, Kıbrıs gibi üye olmayan bir devlette ortaya çıkan 
gelişmelere, üye ülkeler Türkiye ve Yunanistan gibi bir duyarlılık göstermiş olmasa da,128 Kıbrıs yüzünden ortaya çıkan Türk - Yunan gerilimi ittifakın ciddiyetini ve etkililiğini azalttığı için ABD bu durumdan rahatsız oluyordu.129 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının üzerinden fazla zaman geçmeden adadaki gelişmeler nedeniyle Türkiye ve Yunanistan’ın tekrar, fakat bu kez daha tehlikeli biçimde karşı karşıya gelmeleri NATO’nun bütünlüğünü ve istikrarını yeniden tehdit etmeye başlamıştı. 

NATO içinde bir bölünmüşlük olmasa bile, güçsüz olarak değerlendirilen 
güneydoğu kanadındaki130 iki devletin savaşması ihtimali, ittifak tarafından uzun sürede geliştirilen stratejik düzenlemeleri tehlikeye atıyordu. Bu kriz durumunu kontrol altında tutma çabaları da NATO’nun enerji ve kaynaklarında önemli ölçüde tüketime yol açıyordu.131 Kıbrıs sorununun NATO’nun güneydoğu kanadındaki uyum üzerine yaptığı etkilere yönelik ilgiler ve Kıbrıs üzerine bir Türk - Yunan savaşı olasılığı, 1950’lerde ve 1960’larda BM, NATO ve ABD tarafından yapılan uluslararası girişimlerin çeşitliliğini artıracak132 kadar önemli konulardı. 

Bu konuda son olarak Rauf Denktaş’ın kitabında bahsettiği bir olayı 
aktarmak, ABD’nin Kıbrıs sorununun NATO’nun güneydoğu kanadı üzerindeki 
etkilerine gösterdiği ilginin büyüklüğünü vurgulamak açısından yerinde olacaktır. 
Kıbrıs’ta yaşanan olayları anlatmak ve ABD’nin ne tür girişimlerde bulunacağını 
öğrenmek için Şubat - Mart 1963’te ABD’de bulunan Denktaş’a, ABD Dışişleri 
Bakanlığı’nın Kıbrıs Masası’nda görevli olan bir bayan diplomat şöyle demiştir:133 

“Bana bakınız, dünyanın dört bir yerinde hükümet olduğunu iddia eden liderler 
kendi insanlarından on binlercesini, hatta yüz binlercesini kesip yok etmektedir. 
Bunlara kimse bir şey diyemez. Dememektedir de! Kıbrıs’ta iki NATO ülkesinin 
(Türkiye ile Yunanistan’ın) savaşma tehlikesi olmasaydı biz de ilgilenmezdik. 
Tümünüzü yok etseler birkaç protestodan başka bir şey yapılmazdı. Dolayısı ile 
bizim ilgimiz Kıbrıs meselesinin iki NATO ülkesi arasında bir savaşa dönüşmesini 
önlemekten ibarettir. Biz Makarios Türkleri öldürmesin diye aranıza girecek 
değiliz.” 

5. Makarios’un Bağlantısız Tutumundan Duyulan Rahatsızlık 

Kıbrıs’ta, İngiltere’ye karşı sömürgecilik karşıtı mücadelenin liderliğini 
üstlenen ve 16 Ağustos 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de cumhurbaşkanı olan Başpiskopos Makarios’un benimsediği siyasi tutum, SSCB tarafından destekleniyor, ABD’yi ise rahatsız ediyordu. Çünkü Makarios, 

“1950’li yıllardan itibaren bağlantısızlık politikasını savunan liderler arasında 
önemli bir yere sahip olmuş, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti çözümüne onay verdiği anda bile adadaki İngiliz üslerine karşı çıkmış, devlet başkanı seçildiği andan itibaren bağlantısız bir dış politika izleyeceğini açıklamış, ülkesinin NATO’ya girmeyeceğini defalarca belirtmiş, Doğu Bloku ile iyi ilişkilerini sürdürmüş, bölgede NATO karşıtı bir politika benimsemiş tek lider sıfatını kazanmıştı.”134 

ABD, 1960’ların başından itibaren, Makarios’un ne Kıbrıslı komünistlere 
gösterdiği hoşgörüyü, ne bağlantısızlık politikasını ne de SSCB’yle yakın ilişkiler 
kurma girişimlerini hoş karşılıyordu. Makarios yönetimindeki Kıbrıs’ı “Akdeniz’de 
geleceğin Küba’sı” olarak görüyordu.135 

Kıbrıs Hükümeti, Doğu Bloku ve Üçüncü Dünya ülkeleri ile olan ilişkileri 
nedeniyle ABD ve NATO tarafından yakından izleniyordu. NATO açısından en 
önemli konu, bu ilişkiler sonucunda Kıbrıs’ın en yakın NATO komşularına askeri 
yönden bir tehdit hâline gelmesinin önüne geçilmesiydi. Böyle bir durum 
gerçekleşmediği sürece buradaki yönetimin Batı yanlısı ya da bağlantısız olması 
görece önemsizdi.136 Kıbrıs’taki yönetimin uluslararası ilişkilerinin ABD açısından önemli olan yönü ise, Makarios’un bu bağlantılardan aldığı destek sayesinde ABD’nin sorunu iki müttefiki -Türkiye ve Yunanistan- arasında çözme girişimlerine devamlı engel olmasıydı.137 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

92 “Telegram From the Consulate General in Nicosia to the Department of State,” Nicosia, March 6, 
1959, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
93 “Telegram From the Consulate General in Nicosia to the Department of State,” Nicosia, October 21, 
1959, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
94 “Airgram From the Department of State to the Embassy in the United Kingdom,” Washington, 
January 14, 1960, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
95 US Departmet of State, Bureau of Intelligence and Research, “Analysis of the Cyprus Agreements,” 
Intelligence Report No. 8047, July 14, 1959’dan aktaran Van Coufoudakis, “Domestic Politics and 
the Search for a Solution of the Cyprus Problem,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional 
Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 18. 
96 “National Intelligence Estimate,” Washington, October 6, 1959, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
97 “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
98 Idem. 
99 Adams, op. cit., s. 98. 
100 “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, 
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
101 Aylin Güney, “The USA’s Role in Mediating the Cyprus Conflict: A Story of Success or Failure?,” 
Security Dialogue, Vol. 35, No. 1 (March 2004), s. 29-30. 
102 An, passim.; Faruk Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye Politikası (1964-1980), İstanbul, Der 
Yayınevi, 1995, s. 133. 
103 John C. Campbell, “The United States and the Cyprus Question, 1974-75,” içinde Van Coufoudakis, (der.), Essays on the Cyprus Conflict, New York, Pella Publishing Company, 1976, s. 14. 9 Şubat 1960 tarihli Ulusal Güvenlik Konseyi Raporu’nda, Kıbrıs’ın “ABD açısından önemli olagelmesinin birincil nedeni” olarak, “adanın gelecekteki statüsü üzerine olan anlaşmazlığın, Yunan Türk ve Yunan - İngiliz ilişkilerinde tehlikeli bir bozulmaya ve Doğu Akdeniz’deki NATO işbirliğinin çökmesine neden olması” gösterilmiştir. Yine bu belgeye göre, Kıbrıs’ın “en büyük stratejik önemi” adada var olan İngiliz üsleridir. Bkz. “National Security Council Report,” Washington, February 9, 1960, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/18cyprus5.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009). 
104 Joseph S. Joseph, Cyprus: Ethnic Conflict and International Concern, New York, Peter Lang Publishing, 1985, s. 119.
105 Ehrlich’e göre Kıbrıs’ın yegâne önemli varlığı stratejik konumudur. Bkz. Thomas Ehrlich, Cyprus 1958-1967, London, Oxford University Press, 1974, s.1. 
106 Joseph, op. cit., s. 119. 
107 Ibid., s. 122; An, op. cit., s. 46. 
108 Danopoulos, op. cit., s. 268. 
109 Leigh H. Bruce, “Cyprus: A Last Chance,” Foreign Policy, No. 58 (Spring 1985), s. 121. 
110 Johnson, op. cit., s. 243. 
111 Faruk Sönmezoğlu, Tarafların Tutum ve Tezleri Açısından Kıbrıs Sorunu (1945-1986), İstanbul, İ.Ü. İktisat Fakültesi Yayınları, 1991, s. 24. 
112 “Editorial Note,” http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/frus/frus58-60x1/19cyprus6.html (Erişim Tarihi: 25.05.2009); An, op. cit., s. 15. “1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulduğu zaman, İngiltere, mali  yardım protokolü çerçevesinde Kıbrıs’a üsler ve karayollarının kullanımı karşılığı olarak, sadece bir 
defaya mahsus olmak üzere on iki milyon Sterlinlik bir ödeme yapmıştı.” Bkz. An, op. cit., s. 24. 
113 Ibid., s. 10. 
114 Ibid., s. 9.
115 Field-Marshal the Lord Harding of Petherton, op. cit., s. 292. 
116 Idem. 
117 Campbell, op. cit., s. 14. 
118 William M. Dobell, “Cyprus as a Regional Conflict,” içinde Norma Salem, (der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 53. 
119 Campbell, op. cit., s. 14. 
120 An, op. cit., s. 47. 
121 Sönmezoğlu, ABD’nin Türkiye..., s. 7.122 An, op. cit., s. 9. 
123 Ibid., s. 46. 
124 Brendon O’ Malley ve Ian Craig, The Cyprus Conspiracy: America, Espionage and the Turkish Invasion, London-New York, IB Tauris Publishers, 1999, s. 83. 
125 Campbell, op. cit., s. 14. 
126 Sönmezoğlu, op. cit., s. 7. 
127 Eleftherios N. Botsas, “The U.S. – Cyprus – Turkey - Greece Tetragon: The Economics of an 
Alliance,” Journal of Political and Military Sociology, Vol. 16 (Fall 1988), s. 255. 
128 Dobell, op. cit., s. 54. 
129 Constantine Melakopides, “The Cyprus Problem in Greek Foreign Policy,” içinde Norma Salem, 
(der.), Cyprus: A Regional Conflict and its Resolution, New York, St. Martin’s Press, 1992, s. 71. 
130 Dobell, op. cit., s. 54. 
131 Ehrlich, “Cyprus, the ‘Warlike Isle’…,” s. 1022. 
132 Coufoudakis, op. cit., s. 17-18. 
133 Rauf R. Denktaş, Hatıralar, İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 2000, s. 187-188. 
134 Fırat, op. cit., s. 143. 
135 Mavroyannis, op. cit., s. 149, (55 no’lu dipnot). Mavroyannis’e göre, Makarios’un kararlı bir şekilde Üçüncü Dünya yanlısı bir politika izlemesi, yeni devletin yapay ve zorlama niteliğinin yarattığı tatminsizlik ve belirsizlikten ileri geliyordu. “Türk ve Yunan Hükümetlerinin tek vücut halinde izledikleri NATO yanlısı sarsılmaz politikayla özellikle çelişen bu tutum, başka özelliklerinin  yanında, Kıbrıslı Rum yöneticilere Kıbrıs’ın statüsünün gözden geçirilmesini sağlamak için gerekli uluslararası desteği kazandırmaya yönelikti.” Bkz. Georges Ténékidés, Chypre: Histoire récente et perspectives d’avenir, Paris, Nagel, 1954, s. 153 ve devamı’ndan aktaran Ibid., s. 134. 
136 Dobell, op. cit., s. 54. 
137 Sönmezoğlu, op. cit., s. 7. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder