Sonra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sonra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2017 Salı

Doğu Avrupa’da Macaristan ve Türkiyeden Sonra Sıra Polonyada mı ?


Doğu Avrupa’da Macaristan ve Türkiyeden Sonra Sıra Polonyada mı ?

Ersin DEDEKOCA*
* 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışman




Polonya’da yaklaşık iki aydır yönetimde olan PiS Hükümeti’nin kurulması öncesi ve sonrasında en yaygın görüş, Macaristan’daki “Otoriter ” gelişmeye benzer bir “ Popülist-milliyetçimuhafazakâr ” yönetim tarzının hâkim olacağı yolundadır. Bir zamanlar “Avrupa’nın periferisinden  merkezine değişim“ için örnek verilirken; şimdilerde “ Putinizm’in Polonyalı yüzü ”, ” Vistula’daki Orbanizm-Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın Polonya  versiyonu ”,” Avrupa’ya kuşkulu-Euroskeptic ”, “ Demokrasi maskesi giymiş totaliter Polonya ” olarak nitelenen Polonya algısındaki dönüşümün gerçeklik  payı ve etkenleri çalışmamızın konusu olmuştur.

1989’da ilk “ Serbest Seçim ”ini gerçekleştiren, 1999’da NATO, 2004’de de AB üyesi olan Polonya, 38,5 milyon nüfusu ve cari $ fiyatlarıyla yaklaşık 550 milyar’lık ulusal geliri ile Orta/Doğu Avrupa ve eski Sovyet Bloku üyesi AB ülkeleri içinde en büyük ekonomi konumundadır. AB gerçekleşmeleri karşısında Polonya ekonominin dört başat olgusu, AB ülkelerinde yoğun olan 2008/09 “durgunluğunun” yaşanmamış olması;  işsizlik seviyesinin AB ortalamasının üzerinde seyretmesi; karbon salınımının yüksekliği; son olarak da, kişi başı GSMH’nın AB ortalamasının ancak yüzde 67’sine ulaşması olarak belirmektedir.1

Kömür, sülfür, bakır, doğal gaz ve gümüş doğal kaynaklarına sahip ve dünyanın 24 ncü büyük ekonomisi olan ülkenin başlıca ekonomik parametreleri, yıllar itibariyle gerçekleşme ve tahmin olarak aşağıdaki tabloda topluca izlenebilir: Global konjonktüre koşut olarak 2004-07 yılları arasında ortalama yıllık yüzde 6 oranında gerçekleşen ekonomik büyümenin giderek düştüğünü, 2014 yılında yeniden toparlandığı izlenmektedir.

Bilindiği gibi, Polonya ekonomisi yakın zamana kadar, Avrupa’nın en hızlı büyüyen, en düşük enflâsyonu ve bütçe açığı (yüzde 3) yaşayan, işsizliği ve gelir eşitsizliği giderek azalan ülkeleri arasında kabul edilmekteydi.2 

Ülke ulusal gelirinin oluşumuna baktığımızda, sahip olduğu dinamik nüfusun bir sonucu olarak, yüzde 60,1’inin “hane halkı tüketimi”nin oluşturduğunu
görmekteyiz. (kamu harcamaları, sabit yatırım ve net dış ticaretin payları da sırasıyla: yüzde 60,1-18,2-19,5 ve 1,5’dur.) Aynı yaklaşımı sektörler
itibariyle yaptığımızda da, GSMH’nın yüzde 3,4’ünü tarım, 40,1’ini sanayi ve 56,5’unu hizmet dallarının yarattığı ve sanayileşmiş bir ülke
olduğu anlaşılmaktadır.3



Dış satım ve alım arasındaki denge negatif bakiye verse de, açık rakamı çok düşüktür. Keza, “cari denge” deki açık da, “taşınabilir” sınırlardadır.
İhracat ve ithalâtında en büyük ortağı Almanya olup (yaklaşık yüzde 28 pay ile), bakiyesini AB üyesi ülkeler paylaşmaktadır. Ülkeye gelmiş FDI stoku 280.8 mia.$, ülkenin yurt dışındaki yatırım stoku da 70.6 mia.$ dır. Diğer yandan, ülke içi tasarruf oranları da yüzde 18 civarında olup, Batı ülkeleri için ortalamanın üstünde bir olgudur. Bu rakamlardan yapılacak çıkarım, Polonya ekonomisinin, özellikle AB üyeliği sonrası gösterdiği büyümede, önemli tutara varmış olan FDI payının yadsınamaz katkısıdır. Bu bağlamda vurgulanması gereken bir diğer konu da ülkenin, özellikle kamu borçlanmasından kaynaklanan dış borçlarının yüksekliğidir.

Elektrik üretiminde “üretim fazlası”( üretim: 152.7; tüketim 139 mia.kWh) yaşayan Polonya’da, toplam enerjinin yüzde 84,6-1,6-8,8’i sırasıyla fosil, hidroelektrik ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaktadır. Doğalgaz tüketiminin yüzde 63’ünü dış alım yoluyla temin eden ülkenin enerji kaynağı, ağırlıklı olarak hidrokarbona (kömür) dayalı olup, yüksek seviyede karbon emisyonuna yol açmaktadır.4
İşsizlik oranının yüksekliği “süreklilik” niteliği kazanmış olan Polonya’da, 2002-06 yılları arasında yüzde 20’ler civarında seyreden anılan oran, 2010 yılından bu yana 9-10,2 arasında değişmektedir.

Yaşam kalitesi konusunda ülkedeki bir diğer olgu da, nüfusun yaklaşık yüzde 17’sinin “yoksulluk sınırı” nın altında yaşaması gerçeğidir.5İşgücünün
eğitim ve mesleki bilgi seviyesi yüksek olan ülke nüfusunun yüzde 60,5’unun şehirlerde yaşamakta, ülkenin işgücü ile ilgili bir diğer sorunu da, nüfus artışını durması, hatta 2015 için yüzde 0,09 oranında azaldığının beklenmesidir. Polonya’nın sosyal yapısıyla alâkalı bir diğer husus da, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 99,7’sinin aynı etnik kökenden olması gerçeğidir.( Romanya ile birlikte en düşük yabancı kökenli nüfusa sahip AB ülkesi)6 Ukrayna’da yaşanan iç çatışması sonrası bu ülkeye, çoğu geçici ve resmi olmayan yollarla göç eden Ukraynalılar’ın dahil edilmesiyle bu oranda çok ufak bir sapma olabilir.7

Sonuç olarak, son on yılda ulusal gelirini yüzde 20 oranında arttıran ve kişi başı milli gelirini katlayan Polonya ekonomisinin, oransal olarak değil, ama 
mutlak rakam olarak iç tasarruf yetersizliğinin sonucu olarak kaynak yönünden dışa bağımlı (FDI, dış borç ve portföy yatırımı); işsizliği
yüksek; nüfusunun önemli bir bölümü yoksulluk sınırında yaşayan ve daha çok iç pazara yönelik bir üretim yapısı özelliklerini yansıttığını söyleyebiliriz.8

Ülkenin Yönetişimi ve Politik Yapısı Kuvvetler ayrılığı temelli anayasası 2 Nisan 1997’de yürürlüğe giren Polonya’da, Sovyetlerin
yıkılmasından sonraki 1989-2004 yılları arasındaki dönemi, önceki rejimin yumuşak bir devamı olarak algılayan, hızlı ekonomik ve politik değişimin
ürküntüsünü taşıyan halk yığınlarının oyları şekillendirdi. Ancak bu dönemin sonuna gelindiğinde, özelleştirmeler ile yüksek işsizlikten ve mevcut
demokrasinin kurumlarından hoşnut olmayan ve yaygın yolsuzluktan bıkan kitlelerin seçim tercihlerinde ağırlıkları görülmeye başlandı.9

<  25 Ekim 2015’de yapılan ve katılım oranının yüzde 55 olduğu genel seçimler iktidardaki liberal PO ve PSL’nin yenilgisiyle sonuçlanmıştır. >

Kuvvetler ayrılığı, yetkileri kısıtlı cumhurbaşkanı, iki meclisten oluşan parlamentosu (parlamentonun alt kanadı-Sejm ve üst kanadı- Senato), 
güçlü anayasa mahkemesi unsurlarını taşıyan parlamenter bir demokrasiye sahip Polonya’nın demokrasi geçmişine baktığımızda,
derecesi ve yönü değişik olmakla birlikte, “liberal olmayan-illiberal” özellik genellikle hâkim olmuş, ancak ülke demokrasisini bozacak bir güç sergilememiştir.10 



Sovyet bloğunun yıkılmasından sonra 1991,1993, 1997, 2001, 2005, 2007, 2011 ve 2015 seçimlerini yaşayan ülkenin geçmiş toplam 25 yıllık demokrasisinin son on yıllık sürecini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

- 2001 ve 2005 seçimlerinde Sejm’in yapısında, sol kanattan (216’dan 55 sandalyeye) sağ kanada doğru (PiS, 44’den 155’e;
Civil Platform-PO, 65’den 133’e, 2007’de 209 ve 2011’de de 207’e) çok belirgin kayış olmuştur.11 

Bu bağlamda seçmen davranışındaki bir diğer çıkarım da, Polonyalı seçmenlerin genellikle “yönetim karşıtı” istikametinde oy verdikleridir.12

- İlliberal nitelikli partiler: League of Polish Families (LPR), Self-Defense ve Law and Justice Party (PiS) ülke siyasi yaşamında hep var olmuşlardır. 
Anılan üç partinin oluşturduğu koalisyon ülkeyi 2005-07 yılları arasında, şimdiki PiS’in genel başkanı olan Jaroslaw Kaczynski’nin  başbakanlığında

-2010’da uçak kazasında ölen cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin ikiz kardeşi- yönetmiştir.

- Kasım 2007 seçimlerinde, PO’nun oy oranı yüzde 41,5 yükselirken, PiO’nun oyları yüzde 32,1’de kalmıştır. Bir diğer ifade ile, “ılımlı merkez”, “illiberal” 
kanada karşı güçlenmiş; seçmen, PiS’nun temsil ettiği illiberal politikaları sorgulamıştır. Seçim sonuçlarına göre, PO’dan Donald Tusk’un başbakanlığın da, kırsal ve tarıma ağırlıkveren Polish People’s Party (PSL) ve PO koalisyonu kurulmuştur.

- Ekim 2011 seçimlerinde PiS’nun oyları yüzde 29,89’a gerilerken, merkez oylarını temsil eden PO’nun oy oranı 39,18’e yükselmiştir.
PO ve PSL, mevcut koalisyonun devamına karar vermiş, PO’dan Donald Tusk ikinci kez başbakanlığındaki hükümet 2015 Kasım’ına kadar görev yapmıştır.

- 2015 yılının 10 ve 24 Mayıs tarihlerinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, PiS’in adayı Andrzej Duda, ikinci turda yüzde 51,5 oy alarak, eski cumhurbaşkanı ve PO’nun adayı Komorowsky’yi geçerek seçilmiş ve bu seçim gelecekteki PiS’nun iktidarını işaret etmiştir.13

- 25 Ekim 2015’de yapılan genel seçimler iktidardaki liberal PO ve PSL’nin yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Katılma oranının yüzde 55 olduğu seçimde, milliyetçi-muhafazakâr PiS, sağ-popülist Kukiz’15 ve aşırı sağ Korvin oyların sırasıyla yüzde 39, 9 ve 4,9’unu almışlardır. PO’nun oy oranının sadece 23 olduğu seçim sonucuna göre, hiçbir sosyal demokrat parti parlamentoya girememiştir.14

Liberal karşıtı ve popülist PiS’in tek başına yönetime seçildiği bu son seçimde “seçmen tercihinde” yaşanan büyük değişimi irdelediğimizde, aşağıdaki faktörlerin başat rol oynadığını görmekteyiz:15


- Ekonomideki büyümeden yeterince payalamayan sosyal sınıfların tepkisi. Gençlerdeki işsizliğin, genel işsizlik oranının iki katı olması, kırsal yörelerde ve 
küçük kasabalarda iş bulmanın, şehirlerde de uzun süreli iş bulmanın zorluğu; 2008 krizinde yürürlüğe konulan “kemer sıkma politikaları” sonucu, kamu sektöründe ücretler dondurulurken, bir kısım özel sektörde de ücret azaltılmasına gidilmesinin yol açtığı memnuniyetsizlikler.

- Yıllarca süren neo-liberal politikalardan sonra PiS’in, asgari ücrette artış ve vergi istisnalarında yükseltme yapılacağı, emeklilik yaşının düşürüleceği yönündeki sosyal politika vaatleri.

- Avrupa’da yaşanan “göçmen krizi”nin, seçimler sırasında istismar edilmesi.

- AB’nin liberal/sınırlayıcı kurallarına ve Euro Bölgesine katılmaya karşı olan seçmenlerin tepkileri.

- PiS’in yönetici kadrosunun genellikle yeni nesil gençlerden oluşması; seçim dönemindeki uslûplarının kavgacı ve aşırılıktan uzak olması.(bu bağlamda, anayasa değişikliği konusu bile partinin web sitesinden silinmiş)

- Uzun yıllardır yönetimde olan PO’nun “yıpranmışlığı” ve yeni politikalar üretememesi. Son Seçim Sonrası Yaşananlar 25 Ekim seçimleri sonrasında Beata Szydlo başbakanlığında kurulan PiS hükümeti 16 Kasım’da göreve başladı. Ancak yönetimin yaptığı ilk uygulamalarla Szydlo’nun, seçimler sırasında sunduğu “ılımlı” yüzünün değiştiği ve ikinci plânda kaldığı; gerçek gücün parti lideri Jaroslaw Kaczynski’nin elinde olduğu anlaşılmıştır. Örneğin, seçimlerden önce Szydlo, önceki cumhurbaşkanının uçak kazasında ölümüyle ilgili komplo teorileri  üretmekle ün salan Antoni Macierewicz’in Savunma Bakanlığına getirilmeyeceğini beyan etmişken, aksini yaparak, Macierewicz’i Savunma
Bakanı olarak seçti ve İstihbarat Birimi Başkanını da, partiye yakın bir isimle (yolsuzlukla savaş biriminin eski başı ve görevi kötüye kullanmaktan
3 yıl ertelenmiş hapis cezası yükümlüsü) değiştirdi.16

Basın toplantısında AB bayrağı kullanmayarak, Polonya milliyetçiliğini “Avrupa değerleri karşıtlığına” özdeşleştiren hükümetin tepki toplayan bir diğer icraatı da, Anayasa Mahkemesine, önceki yönetim tarafından atanan üyeleri kabul etmeyerek ve Anayasa Mahkemesi’nin, bu durumdaki 5 üyeden sadece ikisi için bunu uygun gören kararı hilafına, 5 yeni üye seçmesi olmuştur.17Diğer yandan, anılan mahkemenin çalışması ve karar süreçleri ile ilgili ve Meclis’in her iki kanadı tarafından da Aralık ayının son 10 günü içinde onaylanan yasa tasarısı, son olarak Cumhurbaşkanı’nın da imzası ile yürürlüğe girmiştir. 

<  Polonya’nın yeni Hükümeti, basın toplantısında AB bayrağı kullanmayarak, Polonya milliyetçiliğini “Avrupa değerleri karşıtlığına” özdeşleştirdiği gerekçesiyle tepki topladı. >

AB Komisyonu’nun da karşı çıktığı, geniş protesto gösterilerine yol açan ve ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesini tehlikeye sokacağı ve Anayasa Mahkemesi’nin
işlerliğine gölge düşüreceği gerekçesi ile büyük eleştiri alan yeni yasaya göre, mahkeme kararlarında basit değil, üçte iki çoğunluk şartı aranacaktır. 
Bir diğer anlatımla, önceden kararlarda 9 üyenin oyu yeterli iken, artık 15 üyeden 13’ünün oyu gerekli olacak.18 

Başbakan Szydlo, bu kanun sayesinde hükümetin yapmak istediği reformların, Anayasa Mahkemesi tarafından engellenmesinin önüne geçileceğini
ifade ediyor. Görüldüğü gibi, yapılan bu değişiklikler ve önümüzdeki 18 ay içinde, mahkeme başkanı dahil 3 üyenin de sürelerinin dolacak olması,
anılan mahkemenin yeni yasalar konusundaki denetimini çok zayıflatacağı açıktır.19

Diğer yandan, “ülkenin muhafazakâr bir anlayışla yeniden inşa edilmesi” gerektiğini savunan yeni Polonya hükümeti, eğitim, medya ve sanat dünyası ile 
ilgili değişimleri ele almaya başladı. Bu bağlamda ülkenin yeni Kültür Bakanı’nın, tiyatroların gösterim programlarına müdahalesi gündeme geldi.20

Ülkedeki bu gelişmeler ile AB de çok yakından ilgileniyor ve çeşitli vesilelerle kaygılarını belirtiyor. Son olarak, Avrupa Parlamentosu Başkanı
Martin Schultz, yeni Polonya hükümetinin yaptıklarını “zamana yayılmış darbe” olarak niteleyince ipler daha gerildi. Polonya hükümeti bu
açıklamayı hemen kınadı ve hâlâ yerine getirilmeyen “ Resmî özür ” talebinde bulundu.21

Polonya’nın demokrasi geçmişinde önemli bir yer tutan Sovyet sonrası ilk Cumhurbaşkanı Lech Walesa, “galiba yeniden bir demokrasi savaşı başlatma
zamanı geldi” diyerek, PiS yönetimi karşıtı protestolara destek verdi. Walesa, mevcut hükümetin özgürlükler için bir tehdit oluşturduğunu
ve düzenlenecek bir erken seçimle, bir an önce onlardan kurtulmak gerektiğini dile getirdi.22



Gelişmelerle İlgili Genel Değerlendirme, Beklentiler ve Sonuç

Polonya’da yaklaşık iki aydır yönetimde olan PiS hükümetinin kurulması öncesi ve sonrasında en yaygın görüş, Macaristan’daki “otoriter” gelişmeye benzer bir “popülist-milliyetçi-muhafazakâr” yönetim tarzının hâkim olacağı yolundadır.

Öyle ki, düşünce yazılarının büyük bölümü, PiS liderinin, Macaristan Başbakanı Victor Orban ve onun illiberal yolda gerçekleştiği dönüşüme öykündüğü
ve bu olasılığın gerçekleşme derecesi üzerinedir.

Ülkede Ekim genel seçimleriyle yaşanan değişimin bir anti-demokratik dönüşüm olmayıp, seçmene karşı yapılmış radikal vaadler kampanyasının seçmeni cezbetmesi olarak değerlendiren görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşler, Polonya demokrasisinin bir tehlike içinde olmadığını, tarihten gelen parlamento egemenliğinin bir tür “test edilmesi” olarak ifadesini bulmaktadır.

Anayasa ve kurumsal altyapıları ile birlikte giderek “liberal olmayan”, popülist ve muhafazakâr kulvarda hızla ilerleyen Macaristan ile23 Polonya özelliklerinin başlıca benzer ve ayrık noktalarını aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

- Polonya ekonomisin büyük, istikrarlı, hızlı gelişen ve krizlerden uzak kalmış yapısına karşılık, Macaristan ekonomisinin sıkıntıları bulunmaktadır.

- Orban’ın, gerçekleştirdiği otokratik dönüşümleri, AB mali yardımları desteğinde ve zamana yayılı olarak hayata geçirmiş olmasına karşın; AB karşıtlığını 
baştan ortaya koyan ve 2005-07 dönemi yönetiminden de olumlu bir sicilinin olmayan PiS için, dönüşümü aynı yönde ve hızla hayata geçirmesi
yolunda bir engel olarak durmaktadır.24  

Kaldı ki, PiS’in erken emeklilik, vergi indirimi, asgari ücret artışı ve vergi indirimi gibi refah artırıcı sözlerini tutması, işi daha da zorlaştıracaktır.

- Macaristan’da olduğu gibi, demir perdenin yıkılmasından sonra Polonya’da demokrasiye geçiş, Komünist partinin reformcu kanadıyla, demokratik ve barışçı muhalefetin yuvarlak masa toplantılarıyla uzlaşmacı ya da oydaşmacı (consensual) biçimde gerçekleştirilmiştir.
Yine bu iki ülkedeki anayasa mahkemelerinin demokratik pekişmeye katkısı büyük olmuştur.25Macaritan’da, iktidardaki Fidesz Partisi’nin,  Sandalye sayısının yeterli olması sayesinde gerçekleştirdiği ve otokratik bir yönetim için gerekli kurumsallaşmayı sağlayan anayasa değişikliklerinin, gerekli üçte iki oy için mevcut meclis çoğunluğu yeterli olmadığından, Polonya için olanaklı görünmemektedir.

Kanımızca, ülkesindeki illiberal/popülist/totoriter dönüşüm için Türkiye, Çin ve Singapur’u örnek gösteren Orban’ın Macaristan’ından farklı olarak Polonya’da, meclis aritmetiği, mevcut kurumlar, demokratik geçmiş, halkın homojen etnik yapısı ve kültürel geçmişinin, kısa sürede ve radikal bir  değişime izin vermeyecektir. Aksine, bu tür değişim girişimleri, eğitim seviyesi yüksek ve değerlerine bağlı nüfusa sahip olan ülkede dayanışma, hassasiyet 
ve yığınların tepkisini arttıracaktır.
Seçimle gelen bu değişimin, önceki dönemde yaşanan hızlı politik ve ekonomik dönüşüme ve globalleşme ile ilgili çarpıcı yeni şekillenmeye karşı sağ-popülist ve illiberal bir tepki/reaksiyon olduğunu söyleyebiliriz. Keza bu keskin değişimi, “Avrupa yılgınlığı ve şüphesi” olarak da görebiliriz.

Bir diğer yaklaşımla, yaşananları, çeyrek yüzyıl önce politik, sosyal moral ve hayat tarzında yaşanan beklenmedik özgürlük patlamasının, “kültürel
değişim tehdidi” ile yüzleşmesi neticesi gerçekleştiği de belirtilebilir.

Ancak bu vardığımız sonuç, popülizme karşı günümüz dünyasında artan trendi ve “demokratik illiberalizmi” görmezden gelmemize yol açmamalıdır.
Bu bağlamda belki de, Sharun Mukand ve Dani Rodrik’in müşterek çalışmasındaki “seçim demokrasisi-electroral democracy” ve “liberal demokrasi”
ayırımını dikkate almalıyız.27 Çalışmada, mevcut demokrasilerdem çoğunun“liberal” den çok “seçimsel” olduğu; başat özelliklerinin de,
“politik rekabete” izin vermesi ve “açık/serbest seçimlerin” yapılabilmesi olarak belirtilmiştir. Buna karşılık, “azınlık ve yönetimde olmayan grupların 
hakları” sürekli ihlâl edilmektedir. 

Yine anılan çalışmada, bu sınıfa giren, başta Macaristan, Ekvator, Meksika, Türkiye ve Pakistan ile bunun dışındaki bazı ülkelerde öne çıkan gelişmeler, 
Siyasi rakiplere yönelik taciz, medya üzerinde baskı ve sansür ile, dinî ve etnik azınlıklara karşı ayrımcılık şeklinde ortaya çıktığı gözlemi aktarılmaktadır.
Bu sınıflama ve tanımlar ölçüsünde en azından, Polonya’da yönetime gelen PiS’in ilk iki ay içindeki uygulamalarının “liberal” değil, “seçim demokrasisi”
unsurlarını taşıdığını söyleyebiliriz.

Bu gelişmeye aracılık eden ve 21nci yüzyıla damgasını vuran düşünce akımlarının başında gelen “pragmatizn (faydacılık)” toplumsal, siyasal
vb. birçok alana damgasını vurmuştur. Pragmatizme göre, faydalı olan her şey gerçek kabul edilmekte ve bireyleri, toplumsal yaşamdaki amaçlarına ulaştıracak çözümlerin en pratiğini bulmak ve bununla sonuca gitmek önemlidir. Bu yaklaşım sonucu toplumsal çıkarlar, kurumlar, ortak değerler ve birikimler geri plâna itilmekte; tek amaç, yönetimi sürdürmek olmaktadır. 

Bu bakımdan,
Asya ülkeleri dışında, Doğu/Orta Avrupa üyeleri olan Macaristan, Türkiye ve Polonya’da yaşanan gelişmeler önemsenmeli ve yakından izlenmelidir.


Dipnotlar


1 “Poland Economy Profile 2014”,Indez Mundi, 
http://www.indexmundi.com/poland/economy_profile.html (23.12.2015)
2 Hubert Tworzecki and Radoslaw Markowski,”Did Poland just voteinan authoritariangovernment?”,The Washington Post,  3.11.2015,
https://www.washingtonpost.com/news/monkeycage/wp/2015/11/03/did-poland-just-vote-in-an-authoritarian-government/  (26.12.2015)
3 “The World Fact/Poland”,USA Centrai Intelligence Agent,14.12.2015,
https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/pl.html (24.12.2015)
4 “Energy sector of the World and the Poland”,Worlld Energy Council,Aralık 2014, 
https://www.worldenergy.org/wpcontent/uploads/2014/12/Energy_Sector_of_the_world_and_Poland_EN.pdf  (27.12.2015); 
Andrew Kureth,”Why Poland still clings to coal”,Politico, 17.10.2015, 
http://www.politico.eu/article/why-poland-stillclings-to-coal-energy-union-security-eu-commission/ (27.12.2015)
5 The World Bank/Data,”Poverty headcount ratio at national povertylines (% of population)”,
http://data.worldbank.org/indicator/SI.POV.NAHC/countries (28.12.2015)
6 “File:Non-national population by group of citizenship, 1 January 2014
YB15.png”,Eurostat, 
http://ec.europa.eu/eurostat/statisticsexplained/ index.php/File:Non-national_population_by_group_of_citizenship,_1_January_2014_(%C2%B9)_YB15.png 
(30.12.2015)
7 Andrzej Mleczko,”Democracy put to the test”,VoxEurop,29.10.2015,
http://www.voxeurop.eu/en/content/article/5003604-democracy-puttest?xtor=RSS-9 (30.12.2015)
8 Poland Contry Report 15/183, Temmuz 2015, IMF,
https://www.imf.org/external/pubs/ft/scr/2015/cr15183.pdf (25.12.2015)
9 Jacek Kucharczyk and Olga Wysocka,”Poland”, Grigorij Meseznikov,Olga Gyárfášová, and Daniel Smilo(Ed.),” Populist Politics and Liberal
Democracy in Central and Eastern Europe”,Intitute for Public Affairs,2008, s.73-77,
http://www.isp.org.pl/files/7832124490738466001218629576.pdf (28.12.2015)
10 Jan Kubik,” Illiberal Challenge to Liberal Democracy The Case of Poland”, Taiwan Journal of Democracy, Volume 8,No.2,s.9,
https://www.academia.edu/2404404/Illiberal_Challenge_to_Liberal_Democracy_The_Case_of_Poland (28.12.2015)
11 Kubik,agm.s.5-6
12 Tworzecki ve Markowski, agm.
13 “Poland election: President Komorowski loses to rival Duda”,BBC News,25.05.2015, 
http://www.bbc.com/news/world-europe-32862772 (28.12.2015)
14 “Poland’s choice: the day after”,ecfr.eu,26.10.2015,
http://www.ecfr.eu/article/commentary_polands_choice_the_day_after_4083 (27.12.2015)
15 Jan Zielonka,”Is Poland Hungary?”,ZEIT,29.10.2015
http://www.zeit.de/politik/ausland/2015-10/poland-election-hungaryzielonka (29.12.2015); Tworzecki ve Markowski,agm.
16 “The return of the awkward squad”,The Economist,5.12.2015,
http://www.economist.com/news/europe/21679494-two-weeks-polands-new-government-making-europe-nervous-return-awkward-squad (28.12.2015)
17 Ivan Krastev,,”Why Poland Is Turning Away From the West”,NYT,11.12.2015, 
http://www.nytimes.com/2015/12/12/opinion/why-poland-is-turning-away-from-the-west.html?_r=0 (21.12.2015)
18 Maciej Kisilowski, “Poland’s ‘overnight court’ breaks all the rules”,POLITIKO, 8.12.2015, 
http://www.politico.eu/article/law-vs-justice-poland-constitution-judges/ (22.12.2015)
19 “Law to curb power of top court ‘is end of democracy in Poland”,The Guardian,28.12.2015,
http://www.theguardian.com/world/2015/dec/28/poland-law-curbpower-top-court-end-democracy-andrzej-duda (31.12.2015)
20 The Economist “The return of the awkward squad”,agm; Tolga Bilener,” AB çıpası ve demokrasi”,Taraf,27.12.2015
21 “Polish PM rounds on European parliament head over ‘coup’ remark”, The Guardian,15.12.2015,
http://www.theguardian.com/world/2015/dec/15/polish-pm-roundson-european-parliament-head-over-coup-remark (30.12.2015)
22 “Poland: Lech Walesa warns against ‘undemocratic’ curbs on court”,The Guardian,23.12.2015,
http://www.theguardian.com/world/2015/dec/23/poland-constitutional-crisis-lech-walesa-law-justice-pis (30.12.2015)
23 Bu konuda bkz.Ersin Dedekoca,”Macaristan Örneği:Liberal Olmayan Demokrasi Yayılıyor mu?”,21.Yüzyıl TR.Enst.,24.04.2015,
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/ekonomik-arastirmalarimerkezi/
2015/04/24/8186/macaristan-ornegi-liberal-olmayan-demokrasi-yayiliyor-mu (31.12.2015) 24 Krastev, agm.
25 Ergun Özbudun,” Demokrasiye Geçiş ve Demokrasinin Pekişmesi Sürecinde Anayasa Mahkemelerinin Rolü”,2007,
http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/OZBUDUN.pdf (20.12.2015)
26 Judy Demsey,”Judy Dempsey’s Strategic Europe-Poland’s Euroskeptic Future”,Carnegie,26.10.2015, 
http://carnegieeurope.eu/strategiceurope/?fa=61741 (28.12.2015)
27 Sharun Mukand ve Dani Rodrik,” The Political Economy Of Liberal Democracy”, The Institute for Advanced Study, Temmuz 2015,
http://drodrik.scholar.harvard.edu/files/dani-rodrik/files/the_political_economy_of_liberal_democracy.pdf (1.01.2016)


***