1 Kasım 2017 Çarşamba

11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ BÖLÜM 4


11 EYLÜL SALDIRILARI SONRASI ABD DIŞ  POLİTİKASINDA ORTADOĞU VE TÜRKİYE  ABD  İLİŞKİLERİ BÖLÜM 4



2.2.2.7.1974 Kıbrıs Müdahalesi 

Sönmezoğlu’na göre Türk halkı ve yetkilileri Amerika’yla ilişkilerinde iki olayda ihanete uğradıklarını düşünmektedirler. Bunlar Johnson mektubu ve 1975– 
1978 döneminde uygulanan silah ambargosudur. Birincisi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin önlenmesinde rol oynamıştır, ikincisi ise Kıbrıs’a müdahalenin bir 
sonucudur.124 Bu “ihanete uğrama duygusunun” 1960’lı yılların ortalarından itibaren en önemli göstergelerinden biri, Altıncı Filo’nun Türkiye limanlarını ziyaret etmesine karşı öğrencilerin büyük gösteriler düzenlemesidir.125 

Çandar’a göre, Türkiye’nin ABD’ye bakışında 1960’lı yılların belirleyici etkilerinden biri, Türk ulusal çıkarlarının bu Atlantik ötesi müttefikten uzak durmak ya da içeriği ne olursa olsun Amerika’nın isteklerine direnmek olduğuna dair fikrin bu dönemde gelişmesi olmuştur.126 1970’li yıllarda Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kırılma daha yaşanmıştır.127 Haşhaş Ekimi Kriziyle başlayan ve 1974’teki Kıbrıs müdahalesiyle devam eden gerilimlerin ardından Şubat 1975’te yürürlüğe giren ve 3,5 yıl süren silah ambargosu ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. 1975-1978 yılları arasında uygulanan silah ambargosu, bir süre ilişkilerin olumsuz bir seyir izlemesine ve iki ülkenin ulusal çıkarları aleyhinde Türk-Amerikan ilişkilerine gölge düşürecek kadar etkili olabilen belli başlı etnik lobilerin harekete geçmesine yol açmıştır.128 Yeni kurulan Ege Ordusu’nun NATO’nun hizmetine sokulması yönündeki çağrılara olumsuz cevaplar verilmiştir. Ayrıca Sovyetler Birliği ile artan ilişkiler Haziran 1978’de İyi Komşuluk ve Dostça İşbirliği İlkeleri Siyasal Belgesi’nin imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.129 

Türkiye’nin Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği ikinci harekât ve bunun neticesinde 
adanın büyük kısmını kontrolü altına alması, Amerikan yönetimi ile Kongre arasında Türkiye’ye karşı Kıbrıs’taki askeri operasyonlarında kendilerinden aldığı silahları kullandığı için askeri ambargo uygulanıp uygulanmaması konusunda uzun süren bir mücadele yaşanmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1975’ten itibaren Kongre’deki Yunan lobisinin de etkisiyle ABD Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya başlamıştır.130 Başkan Kongre kararı uyarınca ambargoyu uygulamaya koymuş ancak Türkiye'nin ABD'nin güvenliği için kilit önem taşıdığını ve bu adımın Ortadoğu'da durumu olumsuz etkileyeceğini belirterek, Kongre'den kararı yeniden gözden geçirmesini istemiştir.131 Ambargo kararıyla birlikte verilmesi daha önceden kararlaştırılmış olan 200 milyon dolar değerindeki silahın sevki dondurulmuştur. Amerika’nın silah ambargosuna Türkiye’nin cevabı ise, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulması olmuştur. Amerikan yetkililerinin ambargoyu kullanarak Türk yöneticilerini Kıbrıs sorununda taviz vermeye zorlamak istedikleri söylenebilir. Türk yöneticileri ise Kıbrıs ve askeri işbirliğini birbiriyle ilişkilendirilmemesi gereken konular olarak görmüşlerdir. Misilleme olarak Türk hükümetinin 25 Temmuz 1975’te iki ülke arasındaki 1969 tarihli Savunma İşbirliği Anlaşması’nı feshetmesi ve Amerikan üslerini kapatması, iki devlet arasındaki ilişkileri en alt düzeye indirmiştir132. Ambargonun kaldırılması ancak uzun çabalardan sonra 1 Ağustos 1978’de mümkün olabilmiştir.133 

2.2.2.8.Reagan Dönemi: İlişkilerin Düzelmesi 

1980’lerde ilişkiler, yaşanan bazı iç ve dış gelişmeler sebebiyle düzelmeye 
başlamıştır. Can Dündar’a göre bu yıllarda ilişkiler sorulacak olsa “iyilik, sağlık” 
cevabı verilmesi yanlış olmazdı.134 Ambargonun kalktığı 1978 Eylül’ü ile askeri 
yönetimin işbaşına geldiği 12 Eylül 1980 tarihleri arasında Türkiye’nin içine düştüğü kargaşa, siyasi istikrarsızlık, anarşi ve terör ortamı Amerika’yı tedirgin etmiştir.135 

1979 Şubat’ında İran’da İslam Devrimi’nin gerçekleştirilmesi, 1979 yılının sonunda Sovyetlerin Afganistan’ı işgali gibi 1980’li yıllarda da etkisi görülen yeni gelişmeler Ortadoğu’daki istikrarı alt üst etmiştir. Bu yeni stratejik yapı içinde Türkiye, ABD için neredeyse tek güvenilir müttefik haline gelmiş ve önemi artmıştır. 

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Batı Avrupa, Türkiye’ye karşı yoğun 
bir kampanya başlatmış, Türkiye’yi bütün forumlardan dışlamış, Avrupa 
Konseyi’nden çıkartılmasını gündeme getirmiştir.136 Bu yaşanan gelişmeler 
Türkiye’yi dış ilişkilerinde oldukça zor durumda bırakırken, ABD, herhangi bir 
şekilde Türkiye’deki askeri rejimi eleştirme ve Türkiye aleyhinde girişimde bulunma yoluna gitmemiştir. Avrupalıların, yönelttikleri aşırı eleştirilerle Türkiye’nin 1982 yılında Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Meclisinden çekilmesine neden olmaları karşısında, ABD’nin Türkiye’ye verdiği destek Türk yöneticilerce takdir edilmiştir. Sonuç olarak ABD için bölgedeki istikrar önem taşımaktaydı ve Türkiye’deki istikrarı sağlamak üzere yapıldığı ifade edilen137 askeri müdahale bu yüzden ABD açısından olumlu bir gelişme olarak görülmüştür denilebilir. 1974 Kıbrıs müdahalesi üzerine iki ülke arasında yaşanan gerginlik sonrası 1980–1983 döneminde Türk-Amerikan ilişkileri altın çağını yaşamıştır. Avrupa ile ilişkilerde yaşanılan kriz, Türkiye’yi diplomatik, ekonomik ve askeri alanlarda ABD’ye yakınlaştırırken, İhsan Dağ’ın deyimiyle Soğuk Savaş’ın “yeniden ısınması”, uluslararası ortamdaki yumuşama havasının yerini tekrar gerginliğe bırakması, ABD’nin Türkiye’ye olan ihtiyacını pekiştirmiştir. Ancak askeri yönetimin destek vermesiyle Kasım 1983’te 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Kuzey 
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplum tarafından tanınması konusu iki 
ülke ilişkilerinde sorun oluşturmuş, Amerikan Kongresi Türkiye’nin KKTC’yi 
tanıma kararını geri çekmesini talep ederek Kıbrıs sorununun çözümü ile Amerikan yardımı konusunda ilinti kurulmasını gündeme getirmiştir.138 Ancak, Reagan yönetiminin ısrarıyla iki konu arasında ilinti kurulması yönündeki karar önerisi kabul edilmemiştir. Bunun yanında Kongre bu dönemde Ermeni sorununu da aralıklarla gündeme getirmiştir. Bu dönemde, ABD ile kapsamlı bir Ekonomik ve Savunma İşbirliği anlaşması imzalanmıştır.139 29 Mart 1980’de imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması (SEİA) 1980’li yıllardaki Türk-Amerikan ilişkilerinin çerçevesini oluşturmuştur. SEİA Antlaşması, beş yıllığına imzalanmış ve beş yıldan sonra da yıllık olarak uzatılması öngörülmüştür. SEİA Antlaşması çerçevesinde 

ABD, Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon ve savunma programına ihtiyacı olduğunu kabul etmiş, aynı zamanda iki hükümet arasındaki güven ve işbirliğini 
arttırmak amacıyla Türkiye’ye, savunma malzemesi ve askeri eğitimden oluşan savunma desteği sağlamayı garanti etmiştir.140 Bunun karşılığında ise ABD’nin Türk toprakları üzerinde belirlenen tesislerde silahlı kuvvet bulundurmasına ve askeri faaliyet gerçekleştirmesine izin verilmiştir.141 Ayrıca Türkiye’nin kaynaklarının güvenliği için nasıl kullanılacağını araştırmak ve tartışmak üzere bir ortak Türk - Amerikan komisyonu kurulmuştur.142 SEİA, ilk beş yıllık süresinin dolmasından sonra yapılan görüşmelerden sonra 1990 yılına kadar tekrar uzatılmıştır. 

Türkiye, 1980’li yıllar boyunca ABD açısından büyük stratejik önem taşımaya devam etmiştir. Bu dönemde ABD için Türkiye’nin Ortadoğu açısından 
sahip olduğu stratejik konumu onun ABD için taşıdığı stratejik önemin en temel unsurlarından biri olmuştur. Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik konumunun 
ABD’nin global stratejisinin önemli bir parçası olduğu söylenebilir. Türkiye, sadece Sovyetler Birliği’ne karşı değil, fakat daha önemlisi Basra Körfezi’nin güvenliği açısından anahtar bir ülke; sadece coğrafyasıyla değil, sahip olduğu büyük tarihi, nüfusu, siyasi ve askeri donanımı itibariyle de gözden çıkarılamayacak bir müttefik ve bu güçlü potansiyeliyle, bölgedeki dengeleri etkileyebilecek bir devlet olarak algılanmıştır.143 Bu arada Türkiye’nin ekonomik gelişmesi o derece hızlı olmuş ve o noktaya varmıştı ki, Türkiye, Amerika’yla ilişkilerinde artık daha fazla yardım yerine daha fazla ticaret ister hale gelmişti. Başbakan Özal, güçlü ekonomiyi, ulusal güvenliği korumanın en önemli şartı olarak gördüğü için, iç ve dış yatırımcıları, Türk ekonomisinin değişik alanlarında ve bu arada savunma sanayinde yatırım yapmalarını teşvik etmiştir. Özal’ın gerçekleştirmeyi düşündüğü projeler çerçevesinde Amerikan pazarının Türk mallarına, özellikle tekstil ürünlerine açılması ve Türk şirketlerinin Amerikan endüstrisinin şirketleriyle avantajlı ortaklıklar kurması büyük önem taşımıştır. 

Bu konuda ortaya çıkan en büyük problem, Amerikan makamlarının Türkiye’den yapılan tekstil ithalatına kota koymaları olmuştur. 1986 yılında SEİA’nın uzatılması görüşmelerinde Türk yetkililer Amerikan Dışişleri Bakanı Shultz’un Mart ayındaki Türkiye ziyareti sırasında antlaşmanın tekstil kotalarıyla ilişkilendirilmesi yönünde taleplerde bulunmuşlardır.144 

Türk yetkililer tekstil kotası ve ticaretteki dengesizliğin kaldırılması konularında ABD’den olumlu bir yaklaşımla karşılaşmazlarken, bu ülkeden ekonomik alanda 
elde edebildikleri en önemli ekonomik katkı, Türkiye’nin AB’ye gelecekte üye olması konusunda Amerikan hükümetinin açık bir destek vermesi olmuştur.145 

2.2.2.9.George Bush (Baba Bush) Dönemi: İlişkilerin Doruk Noktası 

Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte 
Türkiye’nin dış politikasında yeni bir döneme girilmiştir. Soğuk Savaş boyunca 
Türkiye, Sovyetlerin Ortadoğu’ya yönelik emellerinin önündeki bir set olarak 
güvenlik ve dış politikasını Batıyla, özelikle de ABD ile olan ittifak ilişkileri ile 
yürütmüştür. Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslardaki gelişmeler, Türkiye’nin stratejik önemini hala koruduğunu göstermiştir. 

Türkiye, yeni bölgesel tehditlerin merkezinde bulunması ve enerji 
kaynaklarına yakınlığı dolayısıyla Amerikan politikalarında merkezi bir hale 
gelmiştir. İki ülke arasında 1990’lı yıllarda çeşitlendirilen ilişkilerde enerji, 
ekonomik ve ticari işbirliği, bölgesel işbirliği ve Kıbrıs konuları ana başlıkları 
oluşturmuştur. 1999’da yapılan üst düzey resmi ziyaretlerde Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu’ya kadar olan bölgelerde geniş çapta örtüşen çıkarlar çerçevesinde çok boyutlu ve çok yönlü bir stratejik işbirliği anlamına gelen “Stratejik Ortaklık” sağlamlaştırılmış ve bunun ekonomik ve ticari alanlara da yayılması desteklenmiştir. 

Bu bağlamda 1999 ve 2002 de ekonomik alanda bazı anlaşmalar imzalanmış tır.146 

Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında Irak, Bosna, Kosova, Afganistan gibi ABD 
öncülüğündeki operasyonlara gerek asker yollayarak, gerekse üslerini açarak destek vermiştir. Türkiye Bosna’da bulunan BM Barış Gücü UNPROFOR’a asker ve silah göndermiştir.147 Irak operasyonunda üslerini açan Türkiye, Afganistan 
operasyonunda ISAF’a asker göndermiştir. Körfez Savaşı’nın ardından Irak’ın 
çevrelenmesinde önemli bir rol oynamış ve BM yaptırımlarını ilk uygulayan 
ülkelerden biri olmuştur. Bu süreçte İsrail ile artan ekonomik ve askeri ilişkiler ABD tarafından desteklenmiş ve üç ülke Akdeniz’de ortak askeri tatbikatlar 
gerçekleştirmiştir. ABD ise AB’ye giriş, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, Kıbrıs ve 
Ermeni meselesi gibi konularda Türkiye’nin hassasiyetlerine önem vermiştir.148 

Doğu Bloğu’nun yıkılmasıyla ortaya çıkan belirsizlik ortamı ve otorite 
boşluğu, bölgenin ve Türkiye’nin güvenliği için eskisinden daha büyük tehditlerin oluşması endişesini de beraberinde getirmiştir. Körfez Krizi, Yugoslavya’daki etnik ve dinsel çatışmalar, Kafkasya’da Azeri-Ermeni gerginliği ve Çeçenistan savaşı gibi gelişmeler, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’nın kesiştiği bölgede yer alan Türkiye’yi güvenlik önlemleri almak konusunda harekete geçirmiştir. Nasuh Uslu’ya göre Türkiye bu çok yönlü gelişmeler karşısında ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde “dünya jandarmalığı” rolünü benimseyen ABD’nin yardımıyla kendini daha güvenli hissedebilirdi. Bu çerçevede Türkiye, Soğuk Savaş boyunca taşıdığı Batı’nın bir “kanat ülkesi” ya da “ileri karakolu” rolünden sıyrılarak, istikrarsız ortam içerisinde “güvenli ada” rolünü üstlenmiştir.149 Özellikle Soğuk Savaş yıllarında NATO tarafından asıl korunması gerektiği düşünülen merkez bölgenin güvenliğe kavuşması ve tehdit algılamalarının Türkiye’nin etrafındaki bölgeden kaynaklanması, Türkiye’nin bunu daha iyi kavrayıp önemini vurgulamasına ve ABD ile ilişkilerini daha da kuvvetlendirmenin yollarını aramasına yol açmıştır. 

Brezezinski’ye göre Türkiye, yeni bölgesel tehditlerin merkezinde bulunması, enerji kaynaklarına yakınlığı ve jeopolitik konumu dolayısıyla Amerikan  politikalarında merkezi bir hale gelmiştir. Bu dönemde Türkiye çok önemli bir jeopolitik eksen ve jeopolitik oyuncu olarak tanımlanmıştır.150 Kor’un ifadesi ile Türkiye bir mihver ülke olarak görülmüştür. Türk-Amerikan çıkarları bu yeni dönemde geniş çapta örtüşmüştür. Türkiye, Amerika’nın ulusal çıkarlarını  ilgilendiren birçok bölgesel sorunda stratejik bir role sahip önemli bir müttefik  olmuştur. Washington, Türkiye’nin Amerikan ulusal çıkarları için taşıdığı önem dolayısıyla Türkiye’nin AB’ye tam üye olma girişimini ve Azeri petrolünün Batı piyasalarına nakledilmesiyle ilgili olarak Bakü-Ceyhan petrol boru hattının yapımını desteklemiştir. ABD, Ortadoğu’daki istikrarsız petrol üreticisi devletler üzerindeki nüfuzunu arttırma ve bunlar üzerinde denetim sağlama amaçları çerçevesinde, Türkiye’yi kilit ülke olarak görmüştür. Diğer tarafta ABD’nin uluslararası finans ve ticaretteki güçlü konumunun farkında olan Türkiye, ekonomik alandaki sıkıntılarını giderme ve Hazar petrolünün taşınmasıyla ilgili isteklerini gerçekleştirme konularında ABD’nin desteğine ihtiyaç duymuştur. Bu örtüşen çıkarlar çerçevesinde ikili ilişkiler daha sonra “stratejik ortaklık” olarak geliştirilmiştir.151 ABD Ortadoğu’ya ulaşmak için güvenilir yollara ve sağlam, güvenilir müttefiklere ihtiyaç duymuştur. Bu çerçevede sahip olduğu stratejik konum dolayısıyla Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olunması ABD açısından büyük önem taşımaktadır denilebilir. 


BÖLÜM DİPNOTLARI;

124 Sönmezoğlu, 2000: 674. 
125 Cengiz Çandar, (2001): “Türklerin Amerika’ya Bakışından Örnekler ve Amerika’nın Türkiye 
Politikası,” iç. Morton Abramowitz (der.), Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası, (çev. Nasuh 
Uslu ve Faruk Çakır), Liberte Yayınları, Ankara: s. 183. 
126 Çandar, 2001: 184. 
127 www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576, (21.07.2009). 
128 Türkiye-ABD Siyasi İlişkileri, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-amerika-birlesik-devletleri-siyasiiliskileri.
tr.mfa, (11.11.2009). 
129 Nisan 1978’de Sovyet Genelkurmay Başkanı Ogankov Türkiye’ye, iki ay sonra ise Başbakan 
Ecevit SSCB’ye gitmiştir. Zamanın Başbakanı Ecevit’in Haziran’daki Moskova ziyareti sırasında İyi 
Komşuluk ve Dostça İşbirliği İlkeleri Siyasal Belgesi imzalanmıştır. 
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1978/nisan1978.htm, (05.12.2009), Ayrıca, 
http://www.rusya.ru/tur/index/turkiye_rusya_iliskileri, (01.12.2009), 
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1978/haziran1978.htm, (26.12.2009). 
130 http://www.mfa.gov.tr/turkiye-amerika-birlesik-devletleri-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (11.11.2009). 
131 http://www.abgs.gov.tr/index.php?l=1&p=41121, (02.12.2009). 
132 www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576, (21.07.2009). 
133ABD Temsilciler Meclisi şartlı olarak ambargonun kaldırılmasına karar vermiştir. 
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1978/agustos1978.htm, (04.12.2009). 
134 www.candundar.com.tr/index.php?Did=5576 (21.07.2009). 
135 Armaoğlu, 1989: 824. 
136 Mehmet Dikkaya (2005); “Türkiye-AB İlişkileri: Uzun ve Zorlu Bir Yolun Ekonomi Politiği”, 
Ekonomik Entegrasyon Küresel ve Bölgesel Yaklaşım, (Ed). Osman Küçükahmetoğlu, Hamza 
Çeştepe, Şevki Tüylüoğlu, Ekin Kitapevi, Bursa, s:334, Cevdet Akçalı(2002), “12 Eylül 1980 
Döneminde Avrupa ile İlişkilerimiz”, http://www.tumgazeteler.com/?a=127504, (04.12.2009) 
137 http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1980/eylul1980.htm, (04.12.2009). 
138 İhsan D. Dağı, (2000): İnsan Hakları, Küresel Siyaset ve Türkiye, Boyut Kitapları, İstanbul: s.111. 
139 T.C. Resmi Gazete, Sayı:17238, 1 Şubat 1981, s. 2–47. 
140 Sibel Kavuncu (2006), Turgut Özal’ın Başbakanlığı Döneminde Türk-Amerikan İlişkileri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası 
İlişkiler A.B.D, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul: s.129 ; http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1980/mart1980.htm, (23.11.2009). 
141 http://www.mfa.gov.tr/turkiye-amerika-birlesik-devletleri-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (04.12.2009); Antlaşmanın tamamı için; T.C. Resmi Gazete, Sayı:17238, 1 Şubat 1981, s. 2–47. 
142 http://www2.dpt.gov.tr/dei/iei/1981.htm, (03.12.2009). 
143 Gözen, 2001: 78-81. 
144 Kavuncu, 2006:150. 
145 http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/avrupabirligi/2004/06/29x06x04.htm,    (06.12.2009). 
146 Kor, 2005: 73. 
147 http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ayintarihi/1994/haziran1994.htm, (02.12.2009). 
148 Kor, 2005: 73. 
149 Nasuh Uslu, (2000): “1947’den Günümüze Türk-Amerikan İlişkilerinin Genel Portresi,” Avrasya 
Dosyası: ABD Özel, Cilt: 6, Sayı: 2, ASAM Yayınları, Ankara: ss. 203–232. 
150 Zbigniew Brezezinski, (2005): Büyük Satranç Tahtası, İnkılâp Kitabevi, İstanbul: s. 246. 
151 Kor, 2005: 73. 

5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder